Gebze’nin sabahçılarından biri de benim. Sabahın beşinde daha kuş ötmeden mutlaka sokakta olurum. Bu yüzden gecelerini dışarıda geçiren evsiz barksızların çoğunu tanırım. Ve çoğunun acılı hayat öykülerini yazdım. İnsan hikayeden yapılmıştır. Çoğumuz yaşamın içinde yaşadığımız acı ve tatlı olayların çetelesini tutarız. Nerede, nasıl, hangi şartlarda nasıl doğduğumuzun, nasıl yaşadığımızın, anamızla, babamızla, eşlerimizle iyi kötü giden ilişkilerimizi çetelede en başa yazarız. Sonra yaşam içerisinde başkalarıyla yaşadığımız ilişkileri yazarız. Şimdi kısa hayat hikayesini yazacağım. Adamla sabahın erken bir saatinde bir parkta tanıştık. O geceyi parkta geçirmişti. Karanlık olmasına rağmen gazete okuyordu.
Bir yolunu buldum, konuşmaya başladık. Gazetesini usulüne uygun katladı cebine koydu. Gözlüğünün üstünden bana bakmaya başladı. Bizim halimiz ne olacak, yaşlıların halleri ne olacak, dışarıda virane evlerde kimsesiz ölen fahişelerin, çöplerden beslenenlerin halleri ne olacak? O fahişe dediğimiz pislikle boğuşanlar analarından böyle mi doğdular. Onlar bu toplumun bir parçası değiller mi ve daha birçok şeylere cevap aradık. Çok üşümüştü, paltosuna baktığımı görünce;
“Çok eskidi, Pendik’te bir adam vermişti. Benim evim, yorganım, döşeğim bu paltodur ama artık beni koruyamıyor, yenisini almak imkansız”
Adamın paltosu hemen aklıma Rus yazarı Gogol’un Palto isimli eserini getirdi. Bu romandaki adam çok fakir bir devlet memurudur. Çok eskimiş, incelmiş, yırtılmış paltosu onu soğuktan korumamaktadır. Tamir ettirmek için bir terziye götürür. Terzi ‘Olmaz hemşerim. Bu paltonun işi bitmiş. Tamir edilmez.’ Terzinin bu tavırları karşısında adam ‘Etme tutma ben yoksul bir mazlumum yani bir palto almamın imkanı yok’ der yalvarır ama hiçbir faydası olmaz. Yoksulluk küçültücüdür. Bin bir rezilliğe gebedir. Yaşamayanlar bunu bilemezler. Yoksulsunuz, kışın ortasında ayakkabılarınızdan birisinin delindiğini düşünün. Ölümden beterdir yoksul birisi için bir çift düzgün ayakkabı almak. Yoksulluk insan ruhunu kemiren üç iblisten en kötüsüdür. Diğer ikisinden biri kumar, içki, sigara diğeri de şehvet, haz düşkünlüğüdür. Derdi olan insan konuşur. Dert adamı konuşturur. Ne ise, parkta ki adama dönelim. Adam soğuktan titremeye başladı. Çay içmek için Fatih Devlet Hastanesinin kantinine çıktık. Konuşturmak istiyordum ama adam konuşmuyordu. Güzellik konusunu açtım. Neleri sevip sevmediğini sordum.
“Benim sevgimden ne olur ama kişiliğime, karakterime uygun düşen ruhumu etkileyebilen, duygularımı coşturan her şeyi güzel bulurum.”
“Müzikle aranız nasıldır” dedim
“Ben alaturka müzik dinlerim bir dönem gitar çalardım. Siz ne tür müzikler dinlersiniz?” dedi.
“Türkü dinlerim” dedim. Bir süre düşündü.
”Dayatmacı olmamak gerekir. Hala sanat, dayatmayı hiç kabul etmez. Kimi alaturka kimi alafranga kimi özgün ve kimi de arabesktir. Bunu anlamak yerine insanlar bu konuda birbirlerini zevksizlikle, yozlukla suçlarlar. Bir şeyi çirkin veya güzel bulmak düşünceye göre değişir. Müzik çok önemlidir. Bir toplumda toplum kesimlerinin birlikte dostça, kardeşçe barış içinde yaşamalarının en önemli olgusu müziktir. Bir gazetede okumuştum. Yabancı bir şarkıcının söylediği şarkının ilk sözleri ‘Birlikte dans edebiliyorsak / Birlikte de yaşayabiliriz’” sözlerini bitirdikten sonra önündeki çaydan bir yudum aldı. Derin bir nefes çekti…
“Oh dünya varmış. Her şeye rağmen yaşamaya değer hayat” garip bir adam. Sonra yine sustu. İçsel bir yolculuğa çıktı sanırım.
“Ne düşünüyorsun” dedim.
“Geçmişime gittim. Beni bu hale bir kadın getirdi ama ondan nefret etmiyorum. Kötü olan o değil benim.” Sonra birden gülmeye başladı. “Ben seni tanıyorum. Şimdi bir şey teklif edeceğim sakın itiraz etme önce söz ver” dedi. “Ben sana bir çanta getireceğim yarın. Çantan çok eskimiş benim paltom gibi”
“Doğrusun” dedim “Teklifini kabul ediyorum emektar çantam epey eskidi. Birkaç yerinden de delinmiş. Hayatımın dörtte birini onunla yaşadım. Neler konuştum neler yaşadım en iyi o bilir. Birlikte ağladık birlikte güldük gerçi ben onu hep sırtımda taşıdım. Tabi bundan sızlanıyor değilim. O da benim yaşamamın nedenleri olan kitaplarımı korudu. O benim en yakın arkadaşım ve dostumdur.”