Ülke olarak kışa dondurucu sorunlarla giriyoruz.
Bu durum yalnız komşularımızla olan ilişkilerle sınırlı değil.
Çok uzak ülkelerle bile kavga etme başarısını gösterdik.
Öyle ki, Suriye savaş bataklığı ve şengay şaşkınlığı gizlenecek gibi değil.
En güncel konumuz olan ekonomi soğuk sularda yüzmeye çalışan onarıma muhtaç bir gemi gibi bir oraya bir buraya savruluyor.
Bu durumu fark eden insan sayımız yeterli değil.
Bazıları hiç bir şey olmamış gibi durumu idare etmenin peşinde.
Günlük ve anlık çıkarlar gelecek için feda ediliyor.
Haftanın ilk gününde ünlü edebiyatçımız Ahmet Ümit’in Cumhuriyet’e vermiş olduğu mülakata kafam takıldı.
Ne söylüyor Ahmet Ümit;
“Çoğu kez yazmış olduğum yazılarda kendimi sansürlüyorum.”
Sansür nedir? sorusuna gelince;
Bir insanın söylemek isteyip ifade edemediği gerçekliktir.
Yaşadığımız gezegen ne hale geldi.
Düşündüğünü söyleyememek çok ağır bir yük ve sorumluluk gerektirir!
Böyle bir keskin ayrışma ve dışlanmışlık sadece ülkenin ekonomisinde olumsuz sonuçlar vermekle kalmaz, asıl büyük zararı toplumsal gelişmenin, çağdaş duyarlılıkların yıkılmasına zemin hazırlar.
Unutmayalım, konuşamadığımız konular bizi içten içe kemirir.
Güç elitleri işlerine gelmeyen konuları duymak bile istemiyor!
Geçtiğimiz hafta önemli bir toplumsal duyarlılık hayata geçti.
Kadın örgütleri çocukların cinsel sömürüsünün engellenmesi yönünde alanlara indi, önemli adımlar attı.
Diğer yönden ülkemizde insan hakları ve özgürlükler yerlerde sürünüyor!
Çocuk hakları konusunda gösterilen bu duyarlılık umarım diğer alanlara yansır ve taşınır.
Ne demiş büyük şair;
Umut fakirin ekmeğidir...