Birbir yanıyor ışıklar ve vakti gelince sönüyorlar.. Belki bakıyoruz belki görüyoruz ama en çok gün kararınca güneş de yüzünü çevirince ufku sayıklıyoruz..
Yıldızlar birdenbire en yakınımız oluyor. Dolunay ise en kara en ak yanımız diye beliriyor. Nasıl oluyor diye sorgulamıyoruz hiç. Keza sorgulamaya da gerek duymuyoruz. " Neden " diye sual etmeyin kalıpları işgüzarlığın mı işine geliyor bilinmez. Yastığımızdaki vicdan kokusu, herşeyin evvela cevabı oluveriyor diye hasbihal ediliyor. Her bir şeyin cevabı bu zira en derine kadar yolunu alıyor. Ne ucu, ne bucağı varoluyor bilinmiyor. Varlığın varlıksızlığıyla olan kavga bu bize asla terk etmeyecek sızıntıları ekseri yola çıkıyor. Sayfalarca dalıyoruz bir yerlere, kalem yazıyor durmuyor yazar okuyor susmuyor sonra çık diyoruz, çık çıkabilirsen bu işin içinden mürekkep biri bin damla yaşam pınarlarımıza akıveriyor. Anlaşılmadan oluyor yada anlamadan herneyse ..
Çünkü insan ufka geç kalınca rüyalardan gelen ışığa da kör oluyor. Kendi masum yanımızdır der geçer insanoğlu. Bazısıysa rüyalarını, haritası olarak görür görmeyi sürdürür. Pusula bilir edinir kendine tutuşturur yaşamın merkezine ve kalır. El yıkamaya benzemiyor ruhunuzdaki yara, su ile kanayadabiliyor. Pusulanız bozulur haritanız eskilir. Yırtar atar geçerim dediğiniz haritalar boylarca karşınıza çıkar ve kelimelerin salatasını yersiniz.. İnsanız, hangimiz yemedik ? Yedirildik, yedirdik.
Ruhumuz da yer alan her duygunun birgün kelebek olup gideceğini unutmamalıydık.. Zaman sabır ile cesaretin en yakın arkadaşı olduğunu her seferinde bir kez daha kendimize hatırlatmalıydık oysa.
Minnetsiz bir yaşamın adı altında bir ağaç olmanın hasretini yaşayan, ruhunuzun sakladığı gücü hissetmekten vazgeçmemeyi yeğliyor bize gökyüzü. Unutmamakta fayda görüyorum, yaşam bizi daracık fanus içine almıyor. Bizler tercihlerimiz ile ya Şah ya Mat oluyoruz.. Atılan adımların sayılmadığı, sayılsa da bir öneminin kıymetinin bilmezlere denk gelmesi hayli yoruyor. Fakat atılan hiçbir adım rast gele atılmamıştır. Şehir değişince değişir diye kaçılan tüm sislerin, yolcunun yoluna en yakın arkadaş olarak kalması ise yaşamın bize, "Ben olma şansının yaşadıklarımız yaşayamadıklarımız" arasındaki eğlem ile boyut kazanacağına dair attığı en güzel zar olarak hatırlatması, kalan zamanın haritalarını yeniden sorgulatıyor.. Kalan günün Geçen günden bir hayli habersiz olmayacağını öğretiveriyor bize bu han yeri.