Bir süredir sokaklar ve caddelerde dalgın şekilde yürüyen veya kendi kendine konuşan insanlara rastlamak mümkün.
Yaşam zorlukları, geçim sıkıntısı, işsizlik ve geleceğe dair derin kaygılar insanların psikolojisini bozdu.
Bu durum davranışlarına yansıyor.
Evde, işte veya başka bir yerde sinirler gerili, pimi çekilmiş bomba gibi.
Sıkıntı içindeki milyonlar mutlu, huzurlu değil.
Nedeni ise ifade ettiğim gibi geçim sıkıntısı!
Gündelik yaşamak zorunda bırakılan vatandaş ne yapacağını bilmez halde.
Manavda, kasapta, markette gıdaya ulaşım o kadar zorlaştı ki.
Etiket fiyatları uçmuş gidiyor, satın almak ne mümkün!
Çok değil bundan 5-6 yıl önce semt pazarlarından poşet, poşet alınan sebze, meyve alışverişleri sadece anılarda kaldı.
Manavdan artık tane ile alışveriş yapılıyor.
Manavların bir zamanlar kapı önüne bıraktığı çürük meyve ve sebzelerin dahi parayla satışı yapılıyor.
Akşam tencereyi kaynatmak isteyen vatandaş tazesini alacak parası olmadığından çürük ve içi geçmiş sebze meyve ile evinin yolunu tutuyor.
Fırından bayat, ıskarta ekmek, kasaptan 200 gram kıyma veya sadece eti tamamen sıyrılmış kemik alınıyor.
Geçmişin bolluk günlerinin yerini yokluk almış durumda.
Milyonlarca insan ailesi ile birlikte 17 bin 2 TL asgari ücret, 12 bin 500 TL emekli maaşı ile bir ay yaşamak zorunda bırakıldı.
Çocuklarının karnını doyurmak, elektrik, su, doğalgaz faturası ödemek zorunda olan dar gelirli milyonlar kendi, kendine konuşmasında ne yapsın!
Psikoloji bozuluyor, umutlar her geçen gün tükeniyor.
Öte yanda ise bu devasa yoksulluğu savuşturmak ve alıştırmak isteyenler ise, ‘kader’ diyor.
‘’Yoksulluğunuza isyan etmeyin, bu bir sınav öte alemde size cennet var. Ve siz bizden 500 yıl önce cennete gideceksiniz. Keşke sizin yerinizde olsak…’’diye telkinde bulunarak adeta dalga geçiyorlar.
Geçenlerde bu mevzu üzerine bir arkadaşla sohbet ederken dedi ki, ‘’Abi bunlar yoksulların cennete gireceğine inansa yoksulluğu da bize bırakmazlar. Bizi bu şekilde avutup, yoksulluğu olağanlaştırıp ve kabul etmemizi bekliyorlar’’.
Ülkemizde bir avuç zümre güzel hayat sürüyor ve büyük çoğunluk ise yoksulluğa mahkûm edilmiş.
Onlar keyif içinde yaşarken bu büyük yoksulluğu görmezden geliyorlar.
Sistem adil değil!
Sürekli güçlüden yana.
Neyse ki hamd olsun en azından soluk alıyoruz ve en azından soluk almamız şimdilik parayla değil.