(YAŞANMIŞTIR)
Kocagöz Ahmet’in kızı Saniye’yi kaçırıncaya kadar kimse tanımazdı Hamal Yusuf’u.
Saniye dillere düşen güzelliğiyle yaşıtı erkeklerin rüyalarını süslerdi…
Düş kırıklığına uğrayan sadece erkekler değildi elbette… Saniye’nin güzelliğini kıskanan kadınlar da şaşırıp kalmışlardı olanlara.
Saniye Hamal Yusuf’a kaçacak ha!..
Saniye güzel kızdı ama, Hamal Yusuf’a da haksızlık etmeyelim. Dağ gibi adam. Azman yani, erkek güzeli…
Hamallığına yakıştıramadılar Saniye’yi!.. Yoksa Yusufluğu her insanda yoktu.
Dokuz çocuk doğurdu karısı Saniye. Acıpayam’ın ağırlığı sırtından geçti ömrü boyunca. Bir gün “OF” dediğini duyan olmadı.
Saniye gibi karısı olan adamın sırtından dünyanın yükü geçse “OF” denemeyeceğini bilenler bilir… ben nereden mi biliyorum? Saniye’yi gördüm. Bir çocuk doğurup kasıla kasıla dolaşan kadınlardan değildi o… Doğurduğu dokuz çocuğun sözünü bile ağzına almazdı. Kocasının hamallığından utanmazdı. Emeğe saygıyı örneklerdi bizlere…
Hamallık deyip geçme adamım. Çok bereketli meslek olduğu söylenir. Emek tere, ter de paraya bulaşır… Tere bulaşmamış paralarla sonradan olma, gâvurdan dönme türediler ya… Git başımdan adamım… Başımı belalara koyma!
Hamal Yusuf; dört öğretmen
Bir avukat
Bir doktor
Bir ölü
Bir lise öğrencisi
Babası iken, son numarada yer alan Ayşe’nin subay oluşunu göremeden çekip gitti…
Görüp de söyleyenlerin yalancısıyım. Tabuta sığmamış Hamal Yusuf…
Arkadaşları yüreğini, onurunu alıp karısı Saniye’ye vermişler… Ondan sonra ancak sığabilmiş tabuta Hama Yusuf…
Emek ve ekmek kavgalarının vazgeçilmez kahramanıydı o…
Öğretmen olan kızı Emek’e yetişemedim. Emek annesi Saniye’ye benzerdi…
Düğer kızları beni, ben de onları sevemedim. Olmadı yani… Hamal Yusuf’a damat olamadım.
Yusuf emmi bir gün seni yazacağım dediğimde;
- Yaz be…
Gözleri doluverdi. Dağ gibi ağlıyordu. Gürül gürül ağlanır mı be?..
- Ağlama Yusuf Emmi; diyemedim.
Gözlerimden iki damla yaş akıverdi mürekkebimin üzerine…
O gün mürekkebim sulandı. Yazamadım Hamal Yusuf’u…
Bugün Hamal Yusuf’a borcumu ödedim.