Halk arasında ayaklı gazete dediğimiz bir tabir vardır. Gebze Meydanı Gebze’nin ayaklı gazetesidir. Gebze’de yaşananlarla ilgili bilgi sahip olmak istiyorsanız meydana uğrayın, birkaç insana selam verin, hal hatır sorun onlar size gördükleri, duydukları her şeyi anlatacaklardır. Dün de öyle oldu. İki kişi intihar etmiş birini konuşuyordular. Adam bir de yazı bırakmış, bir de ben olunca üç kişi olduk sonra bir iki kişi daha geldi. Başladık neden intihar ettiğini tartışmaya. Merak işte boşuna dememişler kediyi merak öldürürmüş. Kendi aramızda adama bir sürü neden bulduk birisi iflas etmiş dedi, biri enayilik olarak değerlendirdi, diğeri sarhoşluğuna yordu.
Toplum böyledir işte ister iyilikten, ister kötülükten olsun toplumun diline düşmeyeceksin. Düştün mü bir daha da kurtulamazsın. Gaipten haber veren biri varmış çocuğu olmayanlar, evlenemeyenler, iş bulamayanlar ona gidermişler. Toplum içinde böyle yüzlerce binlerce insan vardır, hepimizin hayatında birbirimize benzer yaşanmışlıklar, benzer alışkanlıklarımız vardır. Sonuç olarak biz insanlar farklı düşünsek bile ortak olarak yaptığımız gelenek, göreneklerimiz var. Hepimiz birbirimizi izliyoruz, biz nasıl birilerini izliyorsak birileri de bizi izliyor. Bizi bizden daha iyi tanıyanlar vardır. Hakkınızda öyle şeyler söylerler ki duyduğunuzda şaşırırsınız, bu ben miyim diye endişeye düşersiniz. Sokakta konuştuğum biri abi ben senin nerede yemek yediğini, hangi kahveye takıldığını, kimlerle konuştuğunu biliyorum zaman zaman yazılarını da okuyorum demişti. Bazen konuştuğum birisini başka birisi gelir yahu o konuşulacak bir adam değil sen onu benden sor, siz nerden biliyorsunuz tanıyorsunuz deyince de sen boşver orasını onunla fazla ilgilenmesen iyi olur der.
İnanın hiç kimse halkın önünden gözünden kaçamaz şair Nazım Hikmet halkı şöyle anlatır, “Onlar yerde karıncalar kadar, suda balık kadar ve havada kuşlar kadar çokturlar.” 10 yaşındayken kimi köylülerim yetmiş yaşında biri gibi görmüştüler beni. Onları eleştirdiğim bazı şeylerine karşı çıktığım İçin sevmemiştiler. Yani henüz küçük bir tayken at sanmış, sırtıma atın yaşayabileceği yükü yüklemiştiler götüremeyince de kamçılamıştılar. Bakın gerçekten böyledir birilerine iyilik yapıyor, ekmeğinizi suyunuzu paylaşıyorsanız hak ve hukuk için mücadele veriyorsanız, kardeşliği barışı savunuyorsanız, birileri sizi aptallıkla, akılsızlıkla, suçlamaya başlarlar. Birisi düşüncelerinize karşı çıkar, bir başkası giyiminize kafayı takar, başkası saçınıza sakalınıza karışır toplum böyledir.
Bugüne kadar yazdığım her konu halkla ilgilidir, halkın acıları, mutluluklarıdır. Zekisiyle, ahmağıyla, dindarıyla, ateistiyle, aydınıyla, ermişiyle, huzur bozanıyla, kadınıyla, çocuklarıyla bir bütündür. Halk herkesin bir işi ve kendi ayrıcalığı vardır. Bugün öyle olmasa da herkes eşittir hiçbir kimsenin diğerini kötüleme hakaret etme ve aşağılama hakkı yoktur. İnsanları farklılaştıran bilgileri yetenekleri ve marifetleridir. Toplum böyledir sözünü ettiğim toplumdaki çeşitlilik herkesin söylediği gibi büyük bir zenginliktir. Birinin aç olması, hasta olması hepimizin sorunudur. Bugün böyle anlaşılmıyorsa da aslında olması gereken budur işte bu yüzden şair Nazım Hikmet halkı anlatırken onlar korkak hakim cesur ve çocukturlar kahreden ve yaratan onlardır destanımızda yalnız onların maceraları vardır asırda onlar yendi ve yenildiler Zincirlerinden kaybedecek başka bir şeyleri yok denildi onlar İçin halkı tanımayan halktan kopuk kendisini halktan farklı ve üstün gören öyle çok ukala kibirli insanlığını yitirmişler var ki halkla oyun oynanmaz halk basite alınmaz yer yüzünde ondan daha güçlü bir güç yoktur yazanların görevi halkı aşağılamak hor görmek değil halkın bilinçlenmesi ve örgütlenmesi için uğraşmaktır halk bir kişi gibi değildir uyanması ve harekete geçmesi çok ağır olur işte o zaman onun karşısında hiç bir güç duramaz yüz yıl önce halkın uyanamayacağını düşünenler Rus halkı ekim devrimini yapınca o ahmaklar büyük bir kuşkuya düştüler ve ülkelerini terk edip kaçtılar kurtulduk savaşı sırasında Türk halkının yedi düveli düşünenler de varmış cumhuriyet kurulduktan sonra onlar da sanırım büyük kuşkuya düşmüşlerdir Dostoyevski der ki dünyanın en adaletli sistemini de kursanız üç beş insan bir gün bir araya gelir sizin o sisteminizi eleştirmeye başlarla ve bir gün karşınıza öyle bir güç çıkar ki apışır kalırsınız.