HALKIN BÜYÜK TEMSİLCİLERİ SİMİTÇİ-BOYACI-KEBAPÇI

Tuncer Altunbulak

 

 

         İnsan ilk kavgasına anasının karnından yeryüzüne çıkma dürtüsüyle başlıyor.

         Bu gizemli, heyecanlı kavgayı, anasının karnına başını vura vura yapıyor. Anneleri mutlu eden kavga da bu kavgadır.

         Anneler de  ilk kavgalarını karınlarından bebeklerini yeryüzüne çıkarmalarıyla başlıyor bu çok gizemli, tutkulu, onur verici, şerefli bir kavgadır.

         İnsanın kavgası öldüğü saate kadar devam ediyor.

         Annesinden doğan insan sonra da yeryüzündeki nesneleri paylaşma kavgasına başlıyor, sonra da en kötü kavgasına yöneten ve yönetilen kavgasına dönüşüyor.

         Bir haftadır Türkiye’yi toz duman eden olayların kavgası halkı kimin yöneteceğinin kavgasıdır.

         Adına “Cemaat ve Hükümet Kavgası” diyoruz.

         Kötülükler üzerine inşaa edilmiş bir kavga…

         Kılıçlar çekilmiş, kalkanlar hazırlanmış, çelik kasalar, para sayma makinaları yerlerini almış……

         Bir  de ortada yönetilmek için bekleyen açlık, işsizlik, gözyaşı var. Yani; halk var. Bu savaşta halkın hali içler acısı!...

         Halk, yönetenler tarafından öğretilmiş bir yaşam tarzı içinde bocalamakta ve bu yaşam tarzının çıkmasına asla müsaade edilmiyor.

         Çıkanlar asılıyor, ağız cezalarla cezalandırılıyor.

         İşte özel okullar ve dershaneler sorunuyla başlayan bu kavgada halk, ortalarda yoktu.

         Ben de gittim, halkı buldum ve halkın en önemli temsilcileriyle konuştum. Bundan sonra söylenecek sözler o insanların sözleridir.

         Ayakkabı boyacısıyla başlayalım işe.

         Önünde özel olarak yapılmış bir sandığı vardı, müşteri bekliyordu. Önünde durdum.

         “Buyur hocam, bir derdin mi var?” dedi.

         Var tabii, dedim. Senin derdin yok mu?

         “Oooo bende en çok olan bu dediğinden var.”

         Bu dertlerinden en önemlilerini söyle dedim.

         Bir başladı, Türkiye’nin başından, sonundan çıktı. “6 ay önce işimden attılar, babam kanser hastası, tedavi ettiremiyorum. Önümüzdeki yıl 3 çocuğumu da okuldan aldıracağım

         Hükümet hakkında ne düşünüyorsun? Dedim.

         Bu işler beni aşar ama bu sömürücü, baskıcı, kapitalist sistem devam ettikçe bugünkü hükümet ve Cemaat arasında devam eden kavga bu sistem değişmedikçe hep devam edecektir.

         Asıl sorun, halkın duyarsız kalma sorunudur. Beni daha fazla konuşturup, başımı belaya sokma dedi.

         Konuşmamız böyle bitti.

         Sonra kebapçıya gittim aynı sorulara kebapçı, “Bunlar beni ilgilendirmez, ben politikayla ilgilenmiyorum, ben işime bakarım” dedi.

         İşlerin nasıl? Dedim, “iyidir, Türkiye’nin her yerinde kebapçı dükkanı açacağım”.

         Hükümet-Cemaat işini ona da sordum, gülerek, “el elde, el cepte usta efendi, çıkar ilişkisi demokrasi insan hakları bunlar, boş işler beni hiç ilgilendirmez.

         Zengin olmak istiyorum.

         Nasıl olacaksın? Dedim.

         Görmüyor musun, kasalar, para sayma makinaları ortada, onlar nasıl oluyorsa ben de olacağım.

         Sonra simitçiye gittim.

         Ona da bu olayı detaylı biçimde anlattım. Kulağıma eğildi, “benim imkanım olsa bu ülkeden giderim, burada her şey sıkıcı, her şey kötü, yaşamak ölümden beter.

         25 yıl çalıştım, emekli oldum ama insan olamadım, simit satıyorum işte….”

        

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.