Zaman zaman espri maksadıyla arkadaşlarıma nasıl ölmek istersiniz, ölmeden önce son istekleriniz ve yapmak istediklerini sorarım. Hiç akla hayale gelmeyen öyle ilginç şeyler söylüyorlar ki işte bilinçaltımızın muhteşemliği… Kimisi anlattıktan sonra yahu beni günaha soktun diyor insanların yapmak istedikleri ama toplumdan çekindikleri ve yasalardan korktukları için söyleyemediği şeyler çok ilginç bunlardan biri de insanların zihinlerinde cinsel görüntülü arzularıdır bu sarhoşluğa yakalanmak bir tür hastalıktır ama sonuçta insana ait bir duygudur bu da insan ruhunu ve beynini rahatsız etse de insan doğasına uygun bir şeydir . İnsanlar resmen arzularının tacizine uğramış olurlar bu sözü gözleri canlı tavırları dostça açık sözlü yaşlı bir amca söylemişti bana.
İki gün önce sokakta yaşlı bir teyzeye yeniden gençleşsen ,güzelleşsen neler yapmak isterdin daha sözümü bitirmeden beyaz bir gelinlik giymek isterdim dedi sonra ayrılırken senin sözlerin bana iyi geliyor seninle konuşurken kendimi genç ve dinç hissediyorum şu an içtiğimiz bu çayın tadı bile çok farklı dedi sonra bana bir rüyasını anlattı rüyada annesinin mezarına gitmiş sabaha kadar konuşmuşlar ben rüya tabircisi değilim ama ona annen seni çok özlemiş git mezarına ziyaret et sonra bir yoksul bul ve ona bir iyilikte bulun dedim teyzenin eşi yıllar önce ölmüş hiç evlenmemiş ikinci kez neden evlenmedin dedim gülerek ikinci kez evlenenlerin başlarına gelenleri görüyoruz dedi ve bastonuna dayanarak yürüdü gitti şimdi 1980 de köyünden şehre gelmek zorunda kalmış Haydar amcayla konuşacağız ona ilk sorumu köye dair özlediğin şeyler var mı diye sordum Haydar emmi hiç düşünmeden kazlarımı ,tavuklarımı ,kedimi ,köpeğimi çok özledim bir de yazın koyun kuzu melemelerini çok özledim dedi . Bana şimdi anlatacağım bu küçük öyküyü de Haydar amca anlatmıştı iki fare büyük bir kazan kaymağın içine düşmüş biri kurtulmak için hiç mücadele vermemiş ve ölmüş diğeri kurtulmak için çırpınıp mücadele verirken koca kazan kaymağı yağa döndürmüş ve yağ topağının üzerine çıkıp kurtulmuş bu küçük öykü de mücadele vermenin anlamı anlatılıyor .İlyas amcaya ülkenin gidişatı hakkında fikrini sordum bana beni şaşırtan bir üslupla bir ülkede eşitsizlik haksızlık varsa ekonomik işler iyi gitmiyorsa hayat çok pahalıysa kültür erozyonu yaşanıyorsa böyle bir ülkede iki sorun ortaya çıkar birisi cezaevleri hastaneler ve tımarhanelerin müşterileri artar ikincisi çok daha trajik olan büyücülerin kapılarında insanlar sıraya girer bu iki trajik olay benim ülkemde de yaşanmakta. İlyas amca elbette çok haklı İlyas amcanın fikirlerine bende bir katkı sunmak isterim ülkemizde çok önemli görevleri olan orta sınıf yok olmuş durumda kültürel ve sanatsal anlamda orta sınıf çok önemlidir çünkü okumuş yazmış insanlar bu sınıftan çıkar dünyanın her tarafında sanatla, edebiyatla ve bilimle bu sınıf ilgilenir sanatı edebiyatı ve bilimi yapan kullanan da bu sınıftır. Ünlü film yönetmeni tiyatro ve film oyuncuları, yazarlar, şairler, müzisyenler ve ressamlar bu sınıftan çıkarlar bugün Türkiye’de sanatın, edebiyatın ve kültürün eksikliğinin en önemli nedenlerinden biri bu sınıfın çökertilmiş olmasıdır ve ülkemizdeki siyasal gerginliklerin önemli sebeplerinden biri de bu sınıftan insanların siyasette yer almamalarındandır. Evet şimdi de yine halka dönelim unutkanlık hastalığına düşmüş bir dostumdan söz edeceğim anlatması bile insana acı veriyor ama maalesef ki son birkaç yılda bu tür insanlar artmaya başladı her zaman konuşup dertleştiğim biridir. Bir kahvede yanıma geldi oturdu ona çay da söyledim bir ara benim ismim nedir dedi gülerek sen ismini bilmiyor musun dedim üzüntülü bir halde unuttum dedi ben senin İsmet dedim düşündü düşündü allah allah benim ismim İsmetmiş dedi ailesiyle de konuştum onlar da üzülerek yahu sorma maalesef ki böyle bir hastalığa yakalandı kışın ortasında hadi yaylaya gidelim diyor mevsimleri, ayları şaşırdı çocukların ismini unuttu dedi. Onu hastaneye götürdüler. Tımarhanede yattığım günlerde Hipokondri hastalığına yakalanmış bir arkadaşım vardı bu hastalığın bir adı da melankolidir. Dünyanın ünlü sanatçılarının, yazarlarının yakalandığı bir hastalıktır ünlü filozof Kunt ve ünlü Fransız filozof Rousseau’nun da bu hastalığa yakalandığı söylenir