Sevgili okurlar; kendinize hiç sordunuz mu ya da merak ettiniz mi, nasıl bir toplumda yaşıyoruz? Bu toplumun benim görevim nedir? Sınıfım neresidir? Ben bir birey olabilmiş miyim? Seçme ve seçilme hakkımı bulanabiliyor muyum? İktidardakilerin dediği gibi ülkemizde ileri bir demokrasi var mı? İnsan haklarına niyet ediliyor mu? Yoksa bütün bunlar beni hiç ilgilendirmez mi diyorsunuz? Benim derdim bu konuda kimseyi imtihan etmek değil, bu haddime de düşmez. Ama madem ki birlikte yaşıyoruz ve bir toplum oluşturmuşuz, bu konuları birlikte tartışmalıyız. Dostayevski, bir toplumda herkes herkesten sorumludur, diyor. Benim bu soruları sormam da böyle bir şey. Ben bu toplumda yerini ve sorumluluklarını bilen biriyim, bunun için de yazı yazıyorum. Bu benim topluma karşı sorumluluğumdur.
İşte soruyorum ve ben bu ülkeyi biliyorum, ülkemizde olup bitenlerden de haberim var. Mesela son 10 yılda toplumsal yaşamımızda geniş katmanlar büyük bir sefalete, açlığa ve işsizliğe sürüklenmiştir. Çok önemli bildiğimiz değer yargılarımız dejenere olmuştur. Adını kim nasıl koyarsa koysun yeni bir burjuva tabakası yaratılmıştır. Politika yapma yetkisi halkın elinden alınmış, yönetici sınıfın ve sermaye sınıfının insiyatifine verilmiştir. Halk boş kürek çekmektedir. Her gelen iktidarın gideni arattığı gibi bu hükümet de giden hükümetleri aratmıştır. Halk büyük bir alt üst yaşamaktadır.
Gerçekten de toplumsal yaşamımızda büyük alt üstler yaşanmaktadır. Mesela insanların birbirlerine karşı davranışlarında büyük bir nezaketsizlik yaşanmakta. Eskiden, yani 40 yıl- 50 yıl önce lütfensiz, ricasız kimse kimseden bir şey istemezdi. Mesela birinden su isteyen birisi “ölmüşlerin hayrı için bir bardak su verir misin?” derdi. Biri birine “Rica etsem şu işimi yapar mısın?”Yapılabilecek bir şeyse öbürü de “Memnuniyetle.” Derdi. İnsanlar birbirine halini hatrını sorar, gönüllerini alır, birbirlerine selam verirlerdi. Birisinin bir işi yarım kalmışsa insanlar bir araya gelir el birliğiyle yaparlardı. Aslında yaşamak zor değil, ne yazık yaşamı çıkarları, menfaatleri uğruna zorlaştıranlar var. Biliyoruz ki yaşamın bir tekrarı daha yok iyi veya kötü neler yaşıyorsak o anılarımızdan görebiliyoruz bu ülkenin bırakın 76 milyonu 400 milyon insanı besler ama 76 milyon insanı besleyemiyor. Nedeni ortada emperyalistler. Onlar sömürüyorlar, hortumluyorlar ülkemizi bunu da yanlı işbirlikçilerinin yardımlarıyla yapıyorlar. Bu sömürünün asıl nedeni de bizler bu coğrafyanın halkı mudaha etmiyoruz bu sömürücüye, baskıya. Beyler ağalar burjuvalar hükümet edenler. Ülkenin tüm varlıklarını har vurup harman savunurken bizim çocuklarımız aç ve alavan işsiz. Kendi ülkesinde köleler gibi açlığa haksızlıklara boyun bükmektedir. Sorun bu Türkiye halkının önünde böyle büyük bir sorun var bu sorunu bu halk halledecektir öyle o siyasi parti bu parti, o kişi bu kişi bu sorunu çözmez kimsenin buna gücü de yetmez. Kimsenin böyle bir derdi de yok. Bin yıllık bir sorun bu halk çözecek ya çözecek ya çözecek ya da yoksulluk, garibanlık ve böyle cahillik içinde yaşayacak ki buna da yaşamak denirse. Sevgili halkım sen büyüksün senin altından kalkamayacağın hiçbir dert sorun yoktur. Bu sorun senin için çocuk oyuncağıdır. Hadi kalk diril, geril, kafanı kaldır seni sömürenleri gör ve onları ez yok et…