Enver Gökçe’nin yazdıkları “Ben sınıf edebiyatı yapıyorum” diyen bir şairin toplumcu gerçekçi şiirleridir. Dönemin koşullarına karşın özgün şiirler yazabilmiş, ses ve biçim olarak kendi şiir dilini yaratabilmiştir.
Enver Gökçe’nin tutukluluk ve geçim mücadelesiyle geçen yıllarının ardından şiirleri 1960 yılından sonra yeniden dergilerde boy göstermeye başlar. Kimi şiirleri Türk Solu dergisinde yayımlanır. Şiirlerin çoğunluğu kırklı yıllarda yazılsa da 60’lı yıllarda hak ettiği ilgiyi görür.
Bu şiirlerden Asım Bezirci’de derinden etkilemiştir. Bezirci 1968 yılında derlediği antolojiye Enver Gökçe’nin şiirlerini de koyarak onun eserlerinin yeniden insanlarla buluşmasını sağlamıştır. Gökçe’nin şiirlerine büyük bir tutkuyla bağlanan Bezirci bununla da yetinmeyerek şairin dergilerde kalan bütün şiirlerini derlemiş ve basım aşamasına getirmiştir ki yaşanan 12 Mart darbesi şiirlerinin kitaplaşmasının da önüne geçmiştir.
Fakat Orhan Suda’nın katlısıyla 1973 yılında “Dost Dost İlle Kavga” şiir kitabı yayınlanabilmiştir. Yani Şair şiirlerini 30 yıl aradan sonra kitaplaştıra bilmiştir. Kitap güzel bir ilgiyle karşılaşmış, baskı üzerine baskı yapmış, şiirleri Zülfü Livaneli, Sadık Gürbüz, Timur Selçuk gibi birçok sanatçı tarafından bestelemiştir. 40’ların şairi 70’lerin devrimci hareketiyle buluşup, bütünleşmiş, şiirleri duvarları, eylem alanlarını, miting meydanlarını doldurmuştur. Şiirlerinden alınan dizeler pankartlarda, afişlerde, bildirilerde kendini sıkça göstermiştir.
“Panzerler üstümüze kalkar” şiir kitabı ise 1977 yılında yayımlanır. Kitap sıra dışı bir yapıttır. Tek sözcüklerden oluşan dize yapısıyla şiirde yalınlığa gitmiştir. Günlük yaşamında da oldukça az ve öz konuştuğu bilinen şair öyle anlaşılıyor ki günlük konuşma dilini şiir diline çevirmiştir. Gökçen’in halk türkülerine olan ilgisi ve halk ozanlarıyla olan arkadaşlığı şiirlerinde folklorik bir sesin oluşmasını da sağlamıştır.
Enver Gökçe’nin bu yıllarda devrimci gençlikle ve işçi sınıfıyla buluşması yoğun bir ilgiyi de beraberinde getirir. 1977 yılında Devrimci Sanatçılar Derneği öncülüğünde Enver Gökçe adına bir gece düzenlenir. Geceyi yazar Celil Denktaş şöyle anlatır. ‘’Şair yaşamında ilk kez okurlarının, genç yoldaşlarının karşısına çıkacaktır. Polisin bomba ihbarı bahanesiyle geceyi engellemeye çalışmasıysa fayda etmez. Geceye katılanlar salonu terk etmemekte direnirler. Sonunda sahneye çıkan şair şiirlerinden alınma sloganlar eşliğinde dakikalarca ayakta alkışlanır. ‘’
‘’Memleketimin şarkıları kadar acı çektim’’ diyen şairin son kitabı, memleketi olan ‘’Eğin Türküleri’’dir. Üniversite yıllarında hocası Pertev Naili Boratav’a bitirme tezi olarak vermiş olduğu bu yapıt, yıllar sonra yine aynı hocasının girişimiyle kitaplaşacak fakat Enver Gökçe’nin ömrü bu kitabı görmeye yetmeyecektir.
Hayatının son yıllarını Ankara’da ki Seyranbağları Huzurevinde geçirmiştir Enver Gökçe. Yine arkadaşlarının yardımıyla Emekli Sandığına ait bir huzur evinde küçücük bir oda ayarlanmıştır ona. Enver Gökçe’nin en büyük hayali kaybolan destanını, 51 tutuklamalarını yeniden yazmaktı. “Eğer bu işi başarırsam çok mutlu olurum” diyordu. Ne yazık ki dileğini gerçekleştiremedi. Şair Kasım 1981 yılında henüz 61 yaşındayken aramızdan ayrıldı.
Geçtiğimiz günlerde şair ve fotoğraf sanatçısı Mehmet Özer’le Enver Gökçe’nin ölüm yıl dönümü üzerine konuşurken bana söylediği şu sözü hiç unutmayacağım. ‘’ Ölüm haberini aldığımda “ahını” yerde koymayacağımın sözünü verdim. Yaklaşık 40 yıldır omuz başımda bir Enver Gökçe vardır. Soluğum kesilip göğsüm sıkıştığında şiirlerine sığınırım.’’