Yıllar önce, ‘’insan kaçakçılığı ve göçmenler’’ konulu sempozyuma katılmıştım. Orada verilen rakamların ürkütücü olduğunu görmüş ama bu kadar kitlesel bir göçe tanık olmadığımız için sonuçları itibarıyla ortaya neler çıkacağını kafamda yeterince canlandıramamıştım.
Şimdi, Suriyeli göçmenlerin dramatik süreçlerini görüp yaşadıkça, o rakamların ve değerlendirmelerin ne anlama geldiğini daha net algılıyorum.
O gün sormuştum, yine soruyorum.
Göçmenlere düşen ölüm mü ?
Kimisi, ‘’göze alıyorlar, her şeyin bir bedeli var’’ diyerek insanlık dışı bir algıya teslim oluyor. Kimisi de, ‘’Avrupa bu kadar insana nasıl baksın ki’’ diyerek, ötekileştirmeyi diğer bir ucundan tutup, insan hayatını sermayenin tercihlerine teslim etmenin meşrulaştırılmasına katkı sunuyor.
Oysa, yaşanan, ırkına, diline, dinine ve milliyetine bakmaksızın bir insanlık dramı…
Uluslararası Göç Örgütü, sadece Akdeniz'de bu yıl teknelerin batması sonucu ölen göçmenlerin sayısının 30 bine ulaşabileceğini bildirip, bu denizdeki göçmen ölümlerinin, geçen yılın aynı dönemine göre 30 kat daha fazla olduğuna dikkat çekiyor.
Örgütün elindeki verilere göre, 2015'te Akdeniz'de teknelerinin batması sonucu 1700'den fazla göçmen can verdi.
Bunlara, Ege Denizi’nde yaşamını yitirenleri de eklersek, durumun ne kadar ciddi ve ürkütücü boyutlara ulaştığını tahmin etmek zor olmaz.
Öte yandan, aktüel olan göçmen sorunu, başka bir toplumsal drama dönüşüyor. Konaklama ve barınma olanağı bulamayanların durumu, yürek acıtıyor.
Mesela,
İstanbul'dan yürüyerek Edirne'ye ulaşan Suriyeli göçmenlerin durumu.
Avrupa’ya gitme umuduyla Edirne’ye yürüyerek giden ancak jandarma ve polis ekiplerince otoban gişelerine 1 kilometre kala durdurulan Suriyeli 800 mülteci, yol kenarındaki tarlalık alana dağılıp, gece orada konaklamak zorunda kalıyor.
Oysa, onlar sadece Yunanistan’a geçmek istiyor…
Bazıları, ‘’Bizi buradan kimse gönderemez. Burada ölürüz, ama yeniden İstanbul’a dönmeyiz" diyor.
Resmi ağızlar ise ‘’3 gün sonra buradan gitmek zorundalar. Geldikleri yerlerdeki kamplara gönderilecekler’’ açıklaması yapıyor. Şehir otogarı ve kent merkezindeki parkta yaklaşık 2 bin Suriyeli olduğu, otobüslerle geri gönderilenlerin sayısının ise 4 bin 500’e ulaştığı notunu kamuoyu ile paylaşıp, haklılıklarını ispata yöneliyor.
Kısacası, göçmen sorunu, daha önceleri de değindiğim gibi yakıcılığını koruyor. Yeni bir insanlık dramı yaşanmaması için o kişilerin sorunlarının çözümü konusunda biraz daha esnek davranılmalı ve normal koşullar altında imzalanmış uluslar arası sözleşmeler esnetilmelidir.
Çünkü, Ege ya da Akdeniz yoluyla Avrupa’ya ulaşmak istemeleri ve onlara bu olanağı tekneler ya da botlar yoluyla sağlayıp bu durumdan ekonomik gelir elde edenlerin durumu salt bir insan kaçakçılığına indirgenemez.
Zorunlulukların dayatması sonucu ortaya çıkan bu tablonun, insan onuruna yakışır çözümlerle dönüştürülmesi kaçınılmazdır.
Biraz daha sabır, nesnellik ve insanca insaf, lütfen…