Gündeme dair ne yazayım diye düşünürken her gün marketlerden yükselen bir feryadı dile getirmek gerektiğini düşündüm. Pandemi ile birlikte yüksek oranda bir işsizlik ortaya çıktı. Birçok sektör durma noktasına geldi. Havalar oldukça soğuk. Okullar kapalı. İnsanlar evlerinde çok daha fazla gıda tüketiyorlar. Üstelik bu gıdaların fiyatları her markete gittiğimizde daha da artmış oluyor. Bu nedenle Türkiye’de birçok insan artık karın tokluğuna çalışıyor. Ayçiçek yağı alabilenlerin zengin olduğuna dair videolar sosyal medyada dolaşıyor. Faturaların kabardığı kış aylarında halkın tasarruf ettiğini iktidarın ise tasarruf etmediğini gözlemliyoruz. Gıda enflasyonu için kurulan komisyon saatlerce toplantı sonucunda fiyatların denetlenmesi, yoğun talep gören ürünlerin ihracına kısıtlama, bazı ürünlere vergi kolaylığı gibi çareler sıralarken en önemli arz unsuru olan üretimi yine es geçmiş görünüyor.
Kış aylarının temel gündemi gıda enflasyonu oluyor. Ancak bu kış farklı. Artık ücretli her 100 çalışan 50 işsizin bakımını üstlenmek zorunda. Çalışan başına düşen ihtiyaç kredisi borcu bir yılda yüzde 48 artışla 19 bin 610 liraya tırmanmış durumda. Yoksullukta ücretli kesimlerin yanına eklenen küçük esnafın durumu ise sorunu yaygınlaştırıyor. Hükümet ise sorumluluğu zincir marketlere yıkma eğiliminde. Bu hususta sosyal medya trollerinden marketleri suçlayan paylaşımlar başladı bile.
2
Birkaç yıldır kış aylarının değişmeyen gündemi gıda enflasyonu oluyor. Ancak şu anda içinden geçilen dönem önceki yıllardan oldukça farklı. Pandeminin geniş halk kesimlerinin alım güçlerine vurduğu darbe, son üç yıldır devam eden ekonomik durgunlukla birleşti ve tüm bunların üzerine bir de gıda enflasyonu eklendi. Son tabloda artık geniş kesimler için yoksulluk değil kelimenin gerçek anlamıyla ‘açlık’ tehlikesi söz konusu. Durum hükümetin de gündeminde. İktidar medyasında son günlerde çıkan haberler incelendiğinde ise gıda enflasyonunun tümüyle birkaç marketin suçu olduğu, Hükümet’le konunun ilgisinin olmadığı, hatta Hükümet’in bu marketlerdeki fiyatlara ilişkin adım attığı şeklinde algı oluşturulmaya çalışıldığı anlaşılıyor. Diğer propaganda aracı ise komisyoncular.
Ancak hem zincir marketler hem de çiftçi ile tüketici arasındaki aracılar uzun yıllardır var olan ekonomik aktörler. O halde gıda enflasyonu neden artıyor?
Ülkemiz pandemiye rağmen yüzde 6 büyürken bu büyümenin üretim ile değil tüketim ile olduğu tespit edilmeli. Her yıl nüfusu artan, yaşlanan ve bolca tüketen bir ülkeyiz. Kredi borcu olmayan birey bulduğunuzda şaşırıyorsunuz.
GIDA ENFLASYONUNUN BOYUTU NE?
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre “gıda ve alkolsüz içecekler” sepetinde 2020 yılı boyunca meydana gelen fiyat artışı yüzde 20,61. Bunu duyan yurttaşlar bu oranı küçük görseler de aslında söz konusu oran AKP dönemi boyunca görülen en yüksek ikinci aralık ayı gıda enflasyonu oranı. Bu alandaki birincilik ise yüzde 25,57’lik gıda enflasyonu görülen 2018 yılına ait. Nitekim hatırlanacağı üzere o dönemde yerel seçimlerin yaklaşması üzerine iktidar tanzim satış çadırları kurmuş seçimden sonra bu çadırları kaldırmıştı. Gerçek oranın TUIK verilerindeki oranın çok üstünde olduğu da bir gerçek.
Yani, TÜİK’in verilerine bakıldığında ortalama gıda enflasyonunda daha kötüsü görülmüştü. Ancak sadece TÜİK’in gıda enflasyonuna bakıldığında tablo berraklaşmıyor. Ürünlerin ayrı ayrı incelenmesi gerekiyor. Özellikle halkın en temel gıda maddelerinde yaşanan fiyat artışları soruna önceki yıllardan daha derin bir boyut kazandırıyor.
TÜİK’in verilerine göre ayçiçek yağında yıllık fiyat artışı yüzde 51.9, margarinde yaşanan yüzde 50.8, yumurtada yaşanan yüzde 82.2, mercimekte yaşanan yüzde 60,4. Bunlar neredeyse her sofranın vazgeçilmezi ürünler. Öte yandan sebzelere göz atılacak olursa, pırasadaki yıllık fiyat artışı yüzde 63.5, karnıbaharda yaşanan yüzde 100.1, ıspanakta yaşanan yüzde 83.9, patlıcanda yaşanan yüzde 52,1. Tüm bunlara bir de kış aylarının etkisi yansıyor. Aralık ayında, yaz hasatlarının son ayı olan eylül ayına göre fiyat artışları bir başka sorun; domateste 3 aylık fiyat artışı yüzde 129.4, salatalık da yüzde 61,7.
Peki öyleyse yine TÜİK verileri bu şekildeyken, aynı TÜİK’in gıda enflasyonu neden yüzde 20,61? Çünkü TÜİK’in gıda sepetinde ceviz içinden hazır sütlü tatlılara, kividen çikolatalı gofrete, çeşitli oranlarla ağırlıklandırılmış tam 132 madde bulunuyor. Halkın geniş kesimleri ise haklı olarak alım gücünü bu ürünlere göre değil, yukarıda saydığımız domates, salatalık, ayçiçek yağı, margarin, yumurta gibi temel gıda ürünlerine bakarak ölçüyor. (Tüm oranlar TÜİK’in yayımladığı verilerden derlenmiştir)
Devamı yarın…