Sokak röportajı yapılıyor.
Sunucu bir genci durdurup soruyor:
-Merhaba, kaça gidiyorsun?
-Lise 1'e gidiyorum.
-Peki, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı kimdir?
-Recep Tayyip Kılıçdaroğlu.
!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Sunucu bir amcaya soruyor:
"Efendim, gelecek nesillere bir öneriniz var mı?"
Amca cevaplıyor:
"Gelmesinler, gelmesinler, gelmesinler..."
Fıkra gibi değil mi?
Ama fıkra değil maalesef gerçek!
Bu nesil gerçekten oldukça şanssız!
Bizler, yani 70- 80 kuşağı kendimize acır, hayıflanırdık.
Yok, yoksul büyüdüğümüz için acıların çocuklarıyız derdik ama öyle değilmişiz.
Oyuncak, bilgisayar, kendimize ait bir oda, yeni giysilerimiz,her canımızın istediğinde alıp yiyebildiğimiz -meyve, çikolata v.b.- yiyeceklerimiz olmadı doğru düzgün.
Ah! Vah ! Diyerek boşuna üzülmüşüz...
Son 20 yılın çocuklarını gördükçe, ne kadar şanslı bir jenerasyon olduğumuzu anlıyoruz artık.
Meğer ne kadar büyük ve varlıklı imişiz.
Ne çok varsılmışız .
Çocukluğumuz varmış, çocuk olmuşuz biz.
Sokaklarımız varmış,özgürlüğümüzü doyasıya yaşadığımız.
Ödevlerimizi yaptığımız Google yerine şehrin bütün kütüphaneleri bizimdi ve binlerce kitaplarımız vardı.
Hoş, şimdikiler Google'ı oyun portalı olarak kullanıyor, ayrı mesele!
Oyuncaklarımız yerine hayallerimiz, rüyalarımız vardı.
Bu teknoloji çağı yok etti her şeyi.
Çocukların çocukluklarını alarak , robotlar yarattı.
Duygusuz, düşüncesiz, yaratıcılık ve empati duygusundan yoksun Android'ler türedi bu modern çağda.
Ne vahim!
Ne şanssız çocuklar ve ebeveynler!
Teknoloji çağı yetmezmiş gibi Covid de çıkınca üstüne, Şah idiler,Şahbaz oldular!
Ekran bağımlısı, robot çocuklar!
Yukarıda okuduğunuz anektodu izlediğimde, yok artık dedim.
Güldüm önce gayri ihtiyari ama akabinde derin bir acıma ve hüzün çöktü yüreğime.
Eyvah ki ne eyvah!
Yok nesil!
MEB'in liyakatsiz yöneticilerinin politikaları bitirdi cocuklarımızı.
Aklını, muhakeme yeteneklerini, duygularını, çocukluklarını çaldılar...
Deneme tahtası olarak kullandılar.
Yap olmadı boz!
Boz olmadı baştan yap!
Yandı beyinleri, durdu.
Uzaktan eğitim dedikleri safsata da iyice tuz biber ekti üzerlerine, bitti...
Eba çöktü...
İyi de oldu çünkü bir halta yaradığı yoktu!
Önceden okul disiplini adam ediyormuş çocukları.
09-15.30 arasında eğitim, sonrasında dyk ne kadar faydalıymış.
Kim kime, dum duma artık dersler.
Eba,zoom, dershane hepsi arapsaçı gibi karmakarışık!
Eba gitti ki keşke gelmese tekrar!
Ne ders saati belli ,ne nizam...
Öğretmenlerin eğitim saatlerini çözmek ciddi bir Sudoku!
Kafalarına göre takılıyorlar.
Ders saatlerini keyiflerine göre yapıyorlar.
Akşam saat 19.00,20.00 yapanı gördüm.
Bu saatlerde yapılan dersin ne faydası olur?
Hayır,neden okuldaki programlarına göre yapılmıyor bu dersler?
Aldığım duyumlara göre çoğu gündüz özel dersler verdiği için,bu ters ,na-müsait vakitlerde yapıyorlarmış derslerini...
Eğer iddialar doğruysa el insaf!
Pes ,edep ya hû!
Bu ne vicdansızlık!
Bu şekilde yapılan uygulamalar eğitim falan değildir!
Timsah gözyaşı misali ,vicdan kandırmacadır!
Tez zamanda bu yanlışlardan dönülmesi elzem!
Eğitimdeki kaos,okul programı ile aşılabilir.
Yine 09-15.30 arası girin sırayla zoom derslerine.
Ardından da Dyk kursu...
Bitti işte..
Eğer iddialar doğru ise bir silkelenip kendinize gelin!’
Gelecek gelemeyecek.
Böyle bomboş,idraksiz , mantıksiz , akılsız ve bencil nesil gelmesin.
Günahı ve müsebbibi MEB'in ise, çanağını tutan olmayın.
Çanağı kırın , çocuklarımız gidiyor elden!!!