Futbol’un bir skor oyunu olmadığını, taraftarlık mecrasının bir gönül işi olduğu düşüncesinde olanlar vardır. Aşk çok samimi bir histir. Gönülden bir kişiye, bir işe, bir takıma bağlı olmak insanın kalbine huzur verir. Futbol da bu samimi duygular içinde doğmuş ve gelişmiş bir spordur. “The English Game” dizisini izlediyseniz eğer, futboldan ilk para kazanan adamların görmüş oldukları muamelenin “Aşık olduğun bir kişi tarafından aldatılma ” hissiyle çok benzer bir rahatsızlık uyandırdığını görmüşsünüzdür. Para işin içine girdikten sonra rasyonellik devreye girer ve gerçekler başlar. Bu noktadan sonra başarı, sizin tek korumanız olur. Futbolda başarının sürdürülebilirliğinin ancak çok çalışma ve güncele ayak uydurma ile gerçekleşebileceğine inanıyorum. Gelişimin durduğu yerde değişim kaçınılmazdır. Bu sezon “ 3 Büyük” ‘lerin yaşadığını da bu şekilde değerlendirmek gerekir. Fenerbahçe, Bielsa seviyesi hoca ve Vitor Pereira’nın getiriliş zamanı gibi tartışmaların ışığında kaotik bir havada girdi sezona. Bu şekilde göreve gelen hocaların üzerinde normaldekinden çok daha büyük baskı olur. Bu baskıyı özellikle ligin ilk 8 haftasında kırmayı başardı Vitor Hoca. Bunu da seri galibiyetlerle ve rakiplerinin puan kayıpları ile sağladı. Fenerbahçe taraftarı mutluydu ama biraz da buruktu. Çünkü Pereira’nın oyununu beğenmiyorlar ve çok daha iyisini talep ediyorlardı. Ama ‘ Vardır Vitor Hocamın bir bildiği’ diyerek de galibiyetlerin keyfini sürmeyi ve gerçekleri halı altına süpürmeyi tercih ettiler. Trabzonspor mücadelesi ise sezonun kırılma maçı oldu. O maçta Vitor Hoca’nın çözülen taktiği ve takım dengesinin bozulması ile 3 maçlık mağlubiyet serisi geldi. Vitor Hoca’nın gerçekten iyi bir A planı vardı ama tek kurşunla savaşa girmek size asla başarıyı getirmezdi ve getirmedi. Çözülen taktiği karşısında yeni bir oyun bulmakta çok zorlandı hoca. Mağlubiyetler gerçekleri ortaya çıkardı ve oyundaki gerilemenin faturası Vitor Hoca’ya kesildi. Beşiktaş ‘Şampiyon’ kadrosunu koruyarak ve üzerine yaptığı yıldız adı altında yaşı oldukça yüksek birkaç oyuncu eklemesiyle kağıt üzerinde ligin favorisi olarak başladı sezona. Hocası zaten şampiyon hoca Sergen Yalçın olması sebebiyle Beşiktaş’ın bu yıl ligi süpürmesi bekleniyordu belli bir kesim tarafından. Ama futbol sadece iyi kadroların kazandığı bir oyun olmasının aksine saha içinde bir çok denge içeren ve detayların size maçı getirebildiği incelikli bir spordur. Beşiktaş dışarıdan çok güzel görünen ama içerisinde tempo açısından oldukça problemler içeren bir takım. Şampiyonlar Ligi’nde rakibe karşılık dahi verememesi de bundan kaynaklandı. Avrupa ile aramızdaki makasın açılmasının en acı sebebini gösterdi bu sezon bize Beşiktaş. 6 maçta alınan 6 mağlubiyetin moral bozukluğu ve üst düzey tempodan çıkılan yorgunlukla da ligin iyi gitmesi mümkün değildi. Üst üste puan kayıpları, Avrupa’dan alınan hezimet Sergen Hoca’nın koltuğunu oldukça sarstı. Bana göre kırılma noktası ise Sergen Hoca’nın Giresun maçı sonrası “ Çözüm bulamıyoruz” açıklaması oldu. Geçen sezonun şampiyonu olan Sergen Hoca gerileyen takıma çözüm bulamadı ve gönderildi. Galatasaray, sezon başındaki yeni transfer politikasını ve yapılanmasını Fatih Hoca ile birlikte yapmaya karar verdi. Genç oyuncular alınacak, geliştirilecek, başarı sağlanacak ve iyi meblağlara gönderilecekti. Bu plan kağıt üstünde oldukça masum görünse de saha içinde uygulanması çok kolay olmayan bir durum. Kaldı ki dünyada da bunu yapan kulüplerin bu sistemi kurmalarının seneler aldığını ve sonrasında meyvelerini toplayabildiklerini biliyoruz. Bu nedenle ilk seneden çok büyük başarı kazanacağız beklentisi elbette büyük bir haksızlık olurdu hocaya. Kaldı ki başarılı da olundu aslında. Avrupa’da hiç beklenmeyen bir performansla gruptan lider çıkıldı ve bu yapılanmanın ilk sınavları iyi şekilde verildi. 2. Bölgede rakibe baskı uygulayıp geçiş oyunlarıyla rakip kaleye gitmek bu oyuncu grubuyla oynanabilecek en uygun oyundu ve başarı getirdi. Ama bunu Türkiye Süper Ligi’nde uygulayamazsınız. Bu kez sizin Marsilya’ya oynadığınız oyunu herhangi bir Anadolu kulübü size karşı oynayacaktır ve sizin orta sahadaki Playmaker oyuncu eksikliğiniz, forvetinizin oyundaki becerileri ve set oyunundaki yetersizlikleriniz beyaz tişört üzerindeki leke gibi bütün defolarınızı ortaya çıkaracaktır. Ayrıca oyuncu performanslarının da giderek düşmesi böyle bir sistemde kabul edilemez bir durumdur. Kaybediyor olsanız bile oyununuz süreç içerisinde ilerlemeli ve oyuncularınız gelişim kaydetmelidir. Diğer durumda yapılanma başarısızlıkla sonuçlanır ve kulübün yaptığı yatırımlar birer borç olarak hanesine eklenir. Fatih Hoca, hem oyundaki gelişmeyi gösteremedi hem de oyuncu performanslarındaki düşüşe engel olamadı. Ayrılık şarkısı çaldı ve 4. Defa Galatasaray’a veda etti.