GEÇ(M)İYOR

Fatoş Özut Kırtay

Bunca yıldır yazar çizerim.

Hiç böyle zor gelmemişti yaz(ama)mak.

Aşağı tükürsen sakal , yukarı tükürsen bıyık!

Çok şey var gibi geliyor ancak oturunca köşenin başına, çokluğun içinde yoksulluk, yoksunluk çoğalıyor!

Neresinden tutsan elde kalıyor konular...

Bir şey-h-ler oluyor!

Hem aynı görünen hem ayrı görünen...

Ay ve yıldız eskisinden daha iyi parlayacak eminim.

Güneş ufukta belirdi çünkü.

Doğmasına ramak kaldı.

Bahar mevsimi de geldi sayılır.

Ne kaldı şunun şurasında...

15 Nisan'da, hicri takvime göre bahar mevsimine ilk adım atılacak.

Baharın eli kulağında.

Sert geçiyor bu günler.

Soğuk, değişken, fırtınalı bazen.

Ondan sonra ver elini Mayıs...

Mayıs deyince hep aynı hikâyeyi hatırlarım.

Üstat Aziz Nesin'in.

Bin yıl da geçse, hiç değişmeyecek öngörülü hikayeleri çoktur bilirsiniz.

Nokta atışı, tam isabet her devre uyan...

Neyse gelelim üstadın kaleminden, Mayıs'a...


"Bizim köyün zengini bir Şükrü Efendi vardı.

Bir de çok yoksulu bir Yaylı Yahya vardı.
Bir ayağı aksaktı da yaylana yaylana yürürdü; bu yüzden Yaylı Yahya derlerdi.
Bi'gün Şükr'efendi traktörüne kurulmuş, kasabaya pazara gidecek.

Yaylı Yahya da aksaya yaylana, yayan yapıldak kasaba pazarına gidiyor.

Acımış.
Yaylı Yahya ben de pazara gidiyorum, bin traktöre de götüreyim, demiş.
Yaylı Yahya binmiş traktöre, bunlar söyleşe gülüşe gidiyorlar.

Bu Şükr'efendi çok şakacı bir adam.
-Len Yahya, bak yolun üstüne manda terslemiş, gördün mü?
-He gördüm.
-İşte o mayısın hepsini yer yutarsan, bu traktörü sana veririm.


Yaylı Yahya şöyle bir düşünmüş. Bugüne kadar yediği halt ne ki?

Şuncacık mayısı yiyip koskoca traktörü kazanacak.

Oturmuş bir güzel yemiş mayısı.
Şükr'efendi sözünün eri olduğundan vermiş direksiyonu Yaylı Yahya'ya.
Kasabaya varmışlar.

Pazarda işlerini görmüşler.

Dönüşte mal sahibi Yaylı Yahya ya! Şükr'efendi'ye :
-Hadi bin de götüreyim, demiş.
Gülüşe söyleşe gidiyorlar.

Gelgelelim yediği ... bir türlü Yaylı Yahya'nın aklından çıkmıyor.
Nasıl etsem de yediğim ...un acısını şu heriften çıkarsam diye içinden düzenler kuruyormuş.
Derken yol üstünde buğusu tüten bir mayıs görmemiş mi?
-Şükr'efendi be...
-Buyur Yaylı Yahya?
-Şimdi bu traktör benim ya...
-Evet, senin Yaylı Yahya...
-Bak şurada tüten camış tersi var, gördün mü?
-Gördüm.
-İşte o camış tersini yer bitirirsen, bu traktörü sana veririm.
Şükr'efendi zaten, ne akılsızlık ettim der, kendine kızar dururmuş.

Kaçırır mı fırsatı?
Oturmuş bir güzel yemiş mayısı.
Traktörün üstünde köye dönüyorlar.

Ama ikisine de bir tuhaf durgunluk gelmiş.
Yaylı Yahya : Yahu, biz sabah köyden çıkarken, bu traktör senindi, benim bişeyim yoktu, doğru mu?
-Doğru.
-Hiçbir şey değişmedi de ben bu b..u niye yedim?
-Ben de onu düşünüyorum. ben bu b..u niye yedim? "

Şimdi yediklerini fark edenler var, böyle düşünüp duruyorlar.

Olsun, zararın neresinden kârdır deyip geçsinler artık.

Bundan daha vahim durumda olanlar var!

Gırtlaklarına kadar batmışlar b...a ama farkında değiller!

Sanırım, direk b...un içinde var olmuşlar.

Bu yüzden tadı normal, ve leziz geliyor olmalı!

Tövbe tövbe....

Neler yazdırıyor insana ...

U-mutlu olmaya devam...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.