Yerkürenin en güzel ve anlamlı coğrafyasında yaşıyorsun, dünyaya heyecan yaratmış muazzam tarihsel bir geçmişin var, genç ve taze bir ruhun, eşsiz bir kültürel zenginliğin, bereketin, bolluğun, dört mevsim güneşin, dört tane denizin, her ton yeşilin var ve hala MUTSUZSUN… Anlamak zor, onun için “eğer bu ülke yabancıların elinde olsaydı…” diye başlayan cümleler çok fazla duyuyorsun. Ve ben de her zaman diyorum ki “iyi ki bu ülke bizlerin ve er-geç değerini bizim ellerimizde bulacak…”
Türklerin geçmişi ile tam anlamıyla barışamamasının ardında birçok karmaşık ve derin nedenler yatmakta. Kime baksan öfkeli, hırçın ya da bu dünyadan kopmuş, başka bir düzlemde yaşıyor. Bahsettiğim bu nedenler, olaylarla ilgili farklı yorumlar, ideolojik ayrılıklar, eğitim sistemi, travmatik sebepler ve kimlik bunalımları gibi pek çok faktörden etkilenmektedir.
Tarihsel Olayların Farklı Yorumlanması
Kritik dönemlerde geçmişte yaşanan olaylar, genel olarak farklı kesimler tarafından farklı dayanaklarla yorumlanır. Özellikle Osmanlı İmparatorluğu'nun varlıkları, Kurtuluş Savaşı, Cumhuriyet'in geliş şekli ve modern hızlı değişiklikler, bazı kesimlerde övülürken, diğer kesimlerde daha eleştirel bir bakış açısıyla algılanıyor. Bu tarihteki ortak bir anlayışın iyileştirilmesini zorlaştırır. Orta yol bulunamıyor.
Osmanlı dönemi: Kimileri için güçlü ve yaşlı bir dönem olarak algılanırken, bazıları için geri kalmışlığın simgesidir.
Cumhuriyet dönemi: Cumhuriyet reformları bir kesim için modernleşmenin ve özgürlüğün simgesi iken, diğer kesim bu birim değerlerine karşı bir tehdit olarak görülüyor.
İdeolojik Ayrışmalar
Türkiye, 20. yüzyıldan itibaren pek çok ideolojik ayrılıklar yaşamıştır. Sol, sağ, milliyetçi, İslamcı ve laik kesimler arasında yaşanan ideolojik bağımsızlıklar, toplumun geçmişi ile olan bağını sorgulayan sorunlar haline dönmüştür. Her ideolojik grup, tarihi kendi perspektifinden yorumlayarak topluma aktarırken, bu da geçmişe dair ortak bir anlayışın oluşmasını zorlaştırmıştır. Her kesim kendi penceresinden haklı hissetmiştir kendini.
İslamcı bakış açısı: Osmanlının gidişatına daha sıcak bakılabilir, Cumhuriyet devrimlerine daha eleştirel yaklaşılabilir.
Laik-modernist kesim: Cumhuriyet’in yeni ruhunu savunurken, Osmanlı'nın son dönemlerini eleştirebilir.
Eğitim Sistemi ve Tarih Anlatımı
Türkiye'de eğitim sistemi, olaylarla ilgili çoğu zaman tek bir bakış açısıyla sunuldu. Tarih dersleri, belirli bir ideolojik perspektiften yazıldığında, geçmişin tam ve doğru bir şekilde anlaşılmasını engeller hale döndü. Gerçekte farklı dönemlere göre daha korkusuz, düzenli ve tarafsız bir anlatı sunulduğunda, insanlar geçmişi tek yönlü bir bakış açısıyla değerlendirilebilir. Bu da küresel gerçeklerin tam anlamıyla değerini artırır. İnsanları daha güçlü ve gerçeklere ulaşabilir kılar.
Tarih derslerinin politikleşmesi beni hep rahatsız etti. Politika işin içine karıştığında, eğitim sistemi bazı dönemleri abartarak anlatılırken, diğer dönemler küçümsendi. Bu dengesizlik, geçmişe dair farklı ve bölücü yorumlara neden oldu. Kaldı ki hep bu oldu.
Kimlik Sorunları
Türk halkı geçmişteki kimliklerle güncel kimlikler arasında bir bocalama yaşamaktadır. Osmanlı döneminden gelen "ümmet" kimliği ile Cumhuriyet döneminde ki "ulusal" kimlik arasında bir çatışma söz konusu oldu. Bu kimlik çatışması, insanların geçmişe dair farklı algılara sahip olması nedeni ile bu hale geldi.
Osmanlı mı, Cumhuriyet mi? : Bazıları kendilerini Osmanlı sisteminin bir parçası olarak görürken, diğerleri Cumhuriyet'in modern değerlerini benimsemiş kabul ettiler. Bu iki kimlik arasında denge kurulamadığında, geçmişle barışmak daha da zorlaştı, uçurum derinleşti.
Travmatik Tarihsel Olaylar
Türkiye'nin yakın tarihindeki bazı olaylar, toplumsal derin travmalar yaratmıştır. Özellikle Osmanlı'nın son döneminde yaşanan olaylar, soy kırım iddiaları, Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı ve 1923'te Cumhuriyet'in oluşumu gibi olaylar, birçok kesimde toplumsal travmalara yol açmıştır. Bu travmatik deneyimler, geçmişe yönelik olumlu bir bağ yapısı karmaşıklaştırılabilir.
Savaşlar ve göçler: İmparatorluk sırasında yaşanan kitlesel göçler, ölümler ve savaşlar, birçok insanın geçmişiyle olan ilişkisini olumsuz yönde etkilemiştir.
1920'lerin reformları: Kıyafet devrimleri, harf devrimi ve hilafetin kaldırılması gibi radikal reformlar, bazı bölümlerde bir kırılma yaratmıştı.
Modernleşme Sürecinde Yaşanan Kopuş
Türkiye'nin hızlı modernleşme süreci, Osmanlı döneminin değerlerinden ve birikimlerinden hızlı bir kopuşa neden olmuştur. Bu kopuş, toplumun bazı kesimlerinde kültürel ve tarihi bir biçimde duygusallığa ve hassasiyete yol açmıştır. Geleneksel değerler ile modernleşme arasındaki bu gerilim, geçmişle sağlıklı bir ilişkinin oluşturulmasını zorlaştırmıştır.
Batılılaşma: Batı tarzı modernleşme çabaları, bazı insanlar tarafından geleneksel ve kültürel köklerden uzaklaşmak olarak algılanmıştır. Bu durum, geçmişe ait bir kırgınlık yaratabilir.
Tarihe Duygusal Yaklaşım
Geçmişle ilgili olayların çoğu zaman duygusal ve ideolojik bir bakış açısıyla birlikte kullanılması objektif bir tarih okuması yerine, geçmişteki olumlu ya da olumsuz duygularla yaklaşmak, insanların bu dönemi sağlıklı bir şekilde anlamasını zorlaştırır. Özellikle toplumsal olaylara dair derin bir empati ya da öfke duygusu, geçmişle barışmayı engeller.
Kültürel Mirasın Yetersiz Anlatılması
Türkiye'nin zengin tarihi ve kültürel varlıklar dağılımı, günümüze kadar yeterince anlatılamadı ya da korunamadı. Bu da toplumun kendi geçmişiyle bağını azalttı ve değersizleştirdi. Tarihsel yapıların ve kültürün korunmasının ihmal edilmesi, geçmişe yönelik bağın karmaşıklığına sebep oldu. Geçmişin izi yeteri kadar korunmadığında ise, tarihsel olaylar hakkında da bilgi eksikliği doğdu.
Siyaset ve Geçmişin Manipülasyonu
Geçmiş, siyaset tarafından sıklıkla bir araç olarak kullanıldı. Siyasi liderler, mantıksal olayları kendi politik çıkarları açısından yorumladılar ve halkın bu yönde şekillendirilmesi mümkün kılındı. Bu da toplumsal olaylara ilişkin sağlıklı ve bağımsız bir değerlendirmenin yapılmasını zorlaştırdı.
Kutuplaşma ve Sosyal Medya
Günümüzde sosyal medya ve geleneksel medya, geçmişe yönelik tartışmaları daha da kutuplaştırıcı hale getirdi. Medya organları, tarih olaylarını manipüle ederek kitleleri yönlendirdi. Bu da geçmişe dönük objektif bir bakış açısının gelişmelerini engelledi.
Kısaca, Türk halkının tarihsel geçmişiyle barışamaması, bir dizi toplumsal, ideolojik, kültürel ve sosyal faktöre dayanmaktadır. Bu durumun aşılması için geçmişin objektif, çok yönlü ve duygusal olmayan bir şekilde ele alınması, eğitim sistemi sürecinde yer alan bilgilerin daha tarafsız, duygusallıktan uzak, kapsamlı bir şekilde halka verilmesi ve farklı kimliklere saygılı olunması gerekmektedir. Unutmayın ki geçmişle barışmak ve kabullenmek toplumsal uzlaşının ve gelecekteki sağlıklı bakış açısının temellerinden en önemlisidir.
Türkiye tarihiyle, kültürü ile çok değerli bir ülkedir.