Pazartesi akşamıydı bir dostumla biraz dinlenmek, stres atmak için Eskihisara indik.
Mehtaplı bir akşamdı malum pandemi ruhsal anlamda da sıkıntıya soktu insanları, bu günlerde uykusu bozulmuş ekonomik olarak çökmüş öyle çok insan var ki Gebze’de bazen görünmez olup, Gebze’de evden eve dolaşıp her evde bir süre kalıp çay kahve içip insanların nasıl yaşadıklarını, neler yiyip içtiklerini, neler konuştuklarını geleceğe ait nasıl umutlar kurduklarını konuşmak görmek istiyorum.
Gebze’de Türkiye’nin her yerinden insan var. Türkiye’nin ortak kültürüdür Gebze. Gebze’den Dostoyevski geçti diyorum ya keşke böyle bir şey olsaydı.
Dostoyevski iki yüz yıl önce yaşamış bir yazar. Türkiye’ye de hiç gelmemiş. Kendimden söz ediyorum tabi ben bütün ruhsal sıkıntılarımı Dostoyevski tecrübesiyle aştım.
Onu okuyarak kendimi iyileştirmeye çalıştım ve bugünlerde ki pandeminin verdiği sıkıntıları aşmaları için insanlara yazarı okumalarını öneriyorum.
Dostoyevski’yle tanıştığımda tamamen dibe vurmuştum çok büyük acılar yaşamışım bu durumu. Yazdığım yazılarımdaki kahramanlarla okurlarıma anlattım.
O dönem bu hastalığı ailemde benimle yaşadı. Bu tür hastalıklar uzmanından yardım almadan kolay atlatılmıyor.
Bugün bu rahatsızlığı yaşayanlar hemen bir uzmana başvursunlar hastalığı en derin yaşadığım o dönem kendimi doğum sancıları çeken bir kadına benzetirdim.
Bu hastalığın verdiği acılar doğum sancılarından daha acıtıcıdır. Dostoyevski benim nezlimde büyük bir insandır. Yeraltı isimli eserinde sıkıntılı bir zamanında bir böcekten daha kötüyüm tabi her hastalığın bir sebebi olduğu gibi ruhsal hastalıklarında sebepleri vardır.
Yazar büyük acılar yaşamış, ihtilalci olmaktan yargılanmış , darağacına gitmiş gelmiş çarların kışkırtmasıyla toplum tarafından dışlanmış, kamusal alandan kovulmuş bütün bunlar yetmez mi?
Onu ilk tanıyanlar ondan nefret ederler ama kaçamazlar çünkü insanları kendine çekecek iyi bir dili vardır ve o dilini hemen devreye sokar ha düşmanlarına da yılan gibidir.
Onu iyi tanıdıktan sonra istesenizde kurtulamazsınız aksine keyif alırsınız. Böylesine ilginç sıra dışı bir yazardır. Yazar ‘’budala’’ isimli eseriyle kendini anlatır. Devamlı yanlış yapar, pot kırar sonra özür diler, kendini sorgular, ağlar. O tam bir insandır yani insanın özüdür.
Tansiyon hastalığı desem uyar, onun fazlası da zarar azıda zararlıdır. Romanlarıyla ilk tanıştığımda kızmış okumamıştım sonra dayanamamış okumuştum ve sonunda tutkunu oldum. Onu tanıdıktan sonra ancak kendimi tanıdım ve onun önderliğinde kendimi aşmaya çalıştım.
Benim hayatımı hastalıklardan kurtaran odur. İşte ondan bunun için söz ediyorum bugünkü bu pandemi döneminde gerçekten onu okumalıyız. Herkese iyi gelecektir. Mimar Sinan nasıl mimarların başıysa Dostoyevski’de insan ruhunun mimarıdır. Kimi zaman bir budala kimi zaman bir dahi bir deli zavallı ‘’suç ve ceza’’ isimli romanı okunduğu zaman bu görünür. Kendimi hep Dostoyevski’yi anlatmaya adamış biri olarak hissederim.