Şimdi çok insanın moralini bozacak düşündürecek. Allah kimseye göstermesin diyecek. Bir konu hakkın da bildiklerimi anlatmaya çalışacağım.
Gayrı meşruluk ne demektir. Bu konunun muhatabı olan bir arkadaşımı anlatacağım. Onunla bir hastanede tanışmıştım. Bu konuyla ilgili epey şey okumuştum. Çoğu filmlerimizde bu konu işlenmiştir. Doğduğumuz ev kaderimizdir diye bir laf vardır ya doğduğu ev gerçekten bu arkadaşın kaderi olmuş.
Onunla her buluşmamızda da bana o doğduğu evi anlatırdı. Tabi evle birlikte annesini de anlatırdı. Ona bir gün babasını sormuştum yüzü kızarmış ve çokta bozulmuştu.
Sonra babamın kim olduğunu bilmiyorum. Lanet olsun ona demişti. Babasızlığın acısını çekiyordu. Bu acıyı o yaşıyordu. Ben dinlerken dayanamıyordum.
Maalesef ülkemizde böyle insanlar var. Mesela yetim haneler, kadın koruma, evleri cezaevleri, tımarhaneler, yoksullukla mücadele veren milyonlar evsizler sokaklar da yatanlar, yaşlı kimsesizler gibi.
Bir gün bana gel bak neler anlatacağım sana. İlk defa sana anlatıyorum. Ben tam yirmi yıl anneme babamın kim olduğunu sordum. O da hep yere baktı, ama bir gün isyan etti. Bir daha sorarsan kendimi öldüreceğim dedi. Ondan sonra bir daha sormadım.
Çok yorgun ve çok bitkindi. İçinizde hiç böyle gayrı meşru olan birisiyle tanışmamış olanlar var mı? Onların hayat öykülerini biliyor musunuz? Bir insan gayri meşru olabilir. Bu onun kötü biri olduğunu göstermez. İnsanlıktan da çıkarmaz. Yurttaş olma duyarlılığını hiç mi hiç aksatmaz? Onu nursuz arsız da yapmaz. Bu insanlar yasalar önün de herkesle eşittir. Çünkü bu durum onların hatası değil ki.
Yine bir gün Tuncer baba sana bu gün çok önemli bir şey anlatacağım dedi. O günlerde on yaşındaydım. Akşam eve annem takım elbiseli fötrli uzun boylu yakışıklı orta yaşlı bir adamla geldi. Bana oğlum bu adam benimle evlenmek istiyor dedi. Bu evlilik senin isteğine bağlı kabul ettim.
Çünkü sokaklarda babamı soranlara babam diye bu adamı gösterecektim. Annem de toplumun için de rahat gezecekti. Adam bizi yaşadığımız o pis rutubetli evden aldı. Lüks bir semte güzel bir eve götürdü. Bu işin tuhaf tarafı adam bu kadını ölen eşine benzetmiş. Evlenmek için kadını her haliyle kabul etmiş. Adam büyük bir tutkuyla bağlanmış kadına.
İşte aşk böyle bir şeydir. Büyük aşklar büyük yaralar açar. Bu yaraların çoğu da iyi olmaz. Şifa bulmaz. İşte klasik romanların çok okunması bu tür büyük aşkları anlatmasındandır. Edebiyata katkısı çoktur aşkın. Aşk olmasa ne edebiyat ne de sanat olur.
Yine bir gün şöyle anlatmıştı. Annemin bir eşi olmuştu ama benim babam olamadı. Kabul edemedim. Gayrı meşruluk içten içe vicdanımı yaralıyordu. Sonunda da beni bu tımarhaneye getirdi.
Bu arkadaşla tımarhanede tanışmıştım. Bir dostumla sohbet ediyorduk. O geldi yanımıza. Sinirli sinirli ne gülüyorsunuz? Ağlayalım mı dedim. Erkekler gülmez dedi. Çok agresifti bana çok ileri gidiyorsun Bozguncu musun demişti.