Geçtiğimiz Haziran ayında Burak Elmas, diğer 4 rakibini sadece aldığı %32.6 oy oranıyla geçerek Galatasaray’ın 38. başkanı oldu. Almış olduğu oy oranından da anlaşıldığı üzere, camianın net desteğini arkasına almış bir şekilde değil de aslında %68.4’lük bir muhalif kesim karşısında başkanlığa oturmuş olduğunu söyleyebiliriz. Böyle bir durumda başa geçmek gerçekten büyük bir risktir. Herhangi bir başarısızlık durumunda size oy verenlerin 2 katı kadar eleştiri yağmuru sizi Divan Kurulu’nda bekliyor olacaktır. Ama buna rağmen seçim öncesi vaadleri, camiayı birleştirici sözleri, transferlere bakış açısı, sponsorlarla ilgili planları gibi önemli noktalarda “gerçekten kulübe büyük kazanımlar sağlayacak Başkan potansiyeli” görünümü vermişti Burak Elmas. Verilen sözlerden ilk fire, transferlerin 10 günde tamamlanamaması ile verildi. O dönem Fatih Hoca’nın da yönetime verdiği destekle bu durum çok fazla gündem olmasa da kafalarda bir soru işareti yarattı. Sonrasında yeni bir yapılanmaya giden Galatasaray, genç ve gelecek vadeden oyunculardan kurulu bir takım olacak şekilde transferlere yöneldi ve sezona bu şekilde başlandı. Sezon başlangıcında ligde ve en önemlisi Avrupa’daki iyi giden grafikle yapılan transferler ve kadrodaki planlama hataları görülmese de ligin ilerleyen haftalarında yaşanan puan kayıpları ile problemler iyice ön plana çıkmaya başladı. Kalede Muslera’nın sakatlanması ile 2. kalecinin olmadığı, sol bekte Van Anholt ve Ömer Bayram’ın yetersiz performansları, Sacha Boey’in sakatlığı sonrası Yedlin’in yeterliliği, orta sahada playmaker yani oyun kurucu oyuncu eksikliği ve önde oyunu kurduğun zaman arkada süpürücü rolünde oyuncu yokluğu, sağ kanatta skor üreten ve istikrarı olan oyuncu eksikliği gibi sıralayabileceğimiz sıkıntılarla kurulu bir takım olduğu net şekilde görüldü. Bu durumda belki de Burak Elmas’ın kendi adına yaptığı en büyük hata Fatih Terim ile yolları ayırmak oldu. Fatih Hoca, sezon başından beri bahsedilen sistemin kurulmasında başkan için en önemli kalkandı. İlk büyük eleştiriler önce Fatih Hoca’ya gelirken bu, bana göre zamanlaması ve tarzı hatalı olan ayrılık sonrası Burak Elmas’a yöneltilmeye başladı. Bu arada stadyum sponsorluk anlaşmasının TL ile yapılması ve yükselen kur ile bu paranın giderek erimesi, yönetim içinden başkana en yakın isimlerden olan Işıtan Gün’ün de yıllar önce attığı “iddia” edilen iğrenç ve seviyesiz tweetlerin ortaya çıkması sonrası sadece bir özür dilenerek olayın geçiştirilmesi gibi yaşanan gelişmeler yönetimin büyük prestij kaybetmesine neden oldu. “Bu kadar para harcandı kurulan kadro bu mu?”, “Galatasaray’ı rezil ettiniz” gibi sert yorumlar gelmeye devam ederken aynı zamanda takımın almaya devam ettiği kötü sonuçlarla düşme potasına yaklaşıldı. Son olarak; bu son bir haftalık zaman dilimine geldiğimizde yaşanan gelişmeler, artık yönetimin üst üste yapılan hatalarla “dağılma” noktasına geldiğini gösterir nitelikte. Burak Elmas’ın başından beri söylediği yeni yapılanma ile alakası olmayan transferler, bana göre başkanın son kalesi de yıktı. Bizlere sezon başından bu yana genç oyunculara yatırım yapılacak ve bu karardan asla vazgeçilmeyecek denen yeni yapılanmaya; 36 yaşındaki Gomis, 30 yaşındaki Semih Kaya, sezon sonuna kadar kiralık Pena ve 28 yaşındaki Pulgar gibi transferlere onay verilirken Gedson gibi 22 yaşında, yüksek potansiyelli ve Galatasaray’a gelmeyi çok isteyen bir oyuncunun Beşiktaş’a kaptırılması ile son verildiği ve artık kısa vadeli planlara dönüldüğünü görüyoruz. Zaten bir çok Divan Üyesi’nin de yönetimi bir sonraki kurulda ibra etmeyeceğini açıklaması ile de Burak Elmas’ın görev süresinin artık sonuna geldiğini düşünüyorum. Bu kadar potansiyel gösteren bir başkanın bu kadar başarısız olması maalesef çok üzücü. Galatasaray bundan sonraki başkanını çok doğru seçmeli ve artık bu mali durumda daha fazla hata yapmamalıdır.