Türkiye Süper Ligi’nde yaz transfer sezonu “sonunda” bitti. Sonunda diyerek vurgu yapıyorum çünkü transfer dönemleri maalesef oyuncu isimlerinin; futbolun, taktiklerin ve oyun tarzı tartışmalarının önüne geçtiği bir dönem oluyor. Özellikle de bizim gibi her kulübünün 10-15 transfer yaptığı bir ülkede futbolu takip etmek durumundaysanız bunun bir yerden sonra can sıktığını hissetmemek elde değil. Yine böyle bir transfer dönemi geçirdik ve yine çok enteresan isimler geldi kulüplerimize. “Transfer Bombaları” manşetleri altında borç batağında olan takımlarımız biraz daha yükü sırtlandılar ve dönemi kapattılar. Takımların bu dönemi nasıl geçirdiğini her yönüyle konuşmaya başlayalım.
Başkan Dursun Özbek, Erden Timur ve ekibi Galatasaray’ı geçen sezon ligde 13. yapan ve Avrupa Ligi’nde bir üst seviyeye çıkaramayan ana etkenin oyuncu kalitesi olduğunu ve bunun çözüleceğini seçim döneminde defalarca yinelemişlerdi. Ama bir Galatasaraylı olarak bu kadarını ben de beklemiyordum. Galatasaray 13 transfer yaptı ve bu transfler içinde Torreira, Mertens, Mata, İcardi gibi yıllardır çok üst seviyelerde izlediğimiz oyuncuları kadrosuna kattı. Geçen yılın kadrosundan Muslera, Nelsson, Boey, van Anholt ve Kerem dışında her mevkiye ilk 11 oyuncusu kalitesinde transferler geldi. Son güne kadar eleştirdiğim en önemli nokta genelde orta-üst klasmanda yaş grubundan oyuncular alınması ve bazı oyuncuların son kontratı aldığını bilerek gelmesiydi. Son gün Mathias Ross ve Yusuf Demir transferleri o anlamda da planlamalar yapıldığını bize gösterdi. Yıldız oyunculardan bahsettim ama en iyi transferin de Yusuf Demir olduğunu söylemeliyim. Geçen yıl Barcelona A takımında mücadele etme başarısı da gösteren Yusuf’un seviyesinin oldukça yüksek olduğunu görmüştük. Burada yükselerek yeniden önemli transferler yapacağını düşünüyorum.
Beşiktaş, transfer sezonunda 3 büyükler arasında en rahat takımdı. Hocası ve takımın oyun felsefesi geçen yıldan belirlenmiş bir şekilde transferler yapıldı. Beşiktaş da bu dönemde 13 oyuncuyu kadrosuna kattı ve bu oyuncuların 6’sı 25 yaş ve altı oyuncular oldu. Beşiktaş’ın sisteme oyuncu eklemesinin pozitif yönlerini lige girişinde de gördük. Weghorst, Muleka ve kiradan dönen Salih toplam 12 gol katkısı sağladı ve sistemin kemik kadrosu olarak yer aldılar. Bana göre sönmüş bir star olan Dele Alli de kadroya katıldı. Son yıllarda en büyük başarısı Guardiola’nın kızı ile çıkmak olan Dele Alli ilk maçında gol atmış olmasına rağmen maalesef çok büyük katkı beklemediğim bir oyuncu. Rıdvan’ın Rangers’a transferi sonrası Masuaku 1 sezonluk o mevkiyi kapatması açısından yeterli olacaktır. Dediğim gibi Beşiktaş bir Valérien Ismaël takımı ve bu oyunda star kendisi. Sisteme uygun oyuncuların da takıma katıldığını ve mali anlamda uçuk bir bütçe harcanmadan oyuncu seviyesinin bir nebze yükseltilmesi açısından başarılı bir dönemdi diyebiliriz.
Fenerbahçe transfer dönemine bir kumarla girdi. İsmail Hoca’nın geçen yıl oturttuğu sistemle mi yoksa büyük hoca ile mi başlanmalı sorusunun cevabı Jorge Jesus oldu. Fenerbahçe, hocanın göreve başlamasının ardından 14 oyuncuyu kadrosuna kattı. Geçen yıla göre farklı sistemde oynanmasına karşın kadro kalitesi, sol kanat beki ve forvet dışında yükselmediğini düşünüyorum. Özellikle forvetorta saha bağlantısındaki oyuncu yığılması hem Arda Güler’den forma çaldı hem de diğer mevkilere yapılacak yatırımı düşürdü. Jorge Jesus’un bağlantılarının da bazı transferlerde önemli faktör olduğunu gördük. Transfer döneminin başlarında Brezilya-Portekiz bağlantılı oyuncuların alınması ve bu oyuncuların takım kalitesini yükseltmemesi önemli bir eleştiri konusu. Örn Bruma. 4M Euro satın alma zorunluluğu olan oyuncunun lisansı bile çıkarılamadı. Bu dönemde sonuca istenildiği gibi ulaştırılamayan bir diğer konu da forvet transferi oldu. Tartışmasız isimler gündemde uzunca süre kaldıktan sonra geçen yıl Beşiktaş’ta en sert eleştirileri alan oyunculardan biri olan Batshuayi’nin transfer edilmesi de taraftarların içine su serpmedi diyebiliriz. Jorge Jesus da kurduğu takımın starı kendisi olacak bir hoca. Takımda birkaç oyuncu hariç büyük starlar yok ama taktik anlamda iyi bir hoca var. Fenerbahçe’nin kadro anlamında nötr, hoca anlamında pozitif bir dönem geçirdiği düşüncesindeyim.