Sonbaharda her şeyin tersyüz olacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Tehlike adım adım yaklaşıyor.
Birincisi ABD’nin eylül ayında netleşmesi beklenen para politikalarının yaratacağı sonuçlar…
Hiç kuşkusuz bu durumdan en fazla hasar görecek olan ülkelerin başında Türkiye geliyor.
İkinci önemli konu, açıklanacak AB ilerleme raporu.
Bu durum iktidarın hoşuna gitmeyecek, çünkü insan hakları ve demokrasi konusunda hiç iyi noktada değiliz.
Üçüncü konu, iktidarın tercih ettiği “yalnızlık politikası” tavan yaptıkça dışarıdan içeriye kara bulutlar esecek.
Bu durum karşısında iktidara koşulsuz destek veren çevreler ne yapacaklarını bilemez durumda.
Koşulsuz desteğin ve hataları söylemekten imtina eden çevreler ya durumun farkında değil ya da yanlışta ısrarcı olmakta kararlı.
Varsayalım her şey ilk günkü durumdan daha iyi.
Öyleyse bu telaş niye?
Türkiye’nin bu kamburlarının farkına varmak, “ülke imajı” konusunda daha hassas olması beklenirdi.
Ama olmadı…
Gezi direnişinde yaşanan görüntüler dünyayı ayağa kaldırdı.
5 gencin ölümü, onlarca insanın yaralanmasına yol açan şiddet görüntüleri iktidarın bütün foyalarını ortaya çıkarttı, imaj yerle bir oldu.
Üstüne üstlük, bu kadar dış ve iç borç kamburuna bakmadan bölgesel güç, yeni Osmanlı oyunu oynamaya kalkmak her şeyi alt üst etti.
Hükümet büyüğümüz Küresel güçlerden azar işitti.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi, dış kaynakla ayakta duran bir ekonomi kendine çeki düzen vermesi gerekirken, Mısır mücadelesinde “değerli yalnızlığı” tercih etmesini kimse mazur görmüyor.
Bütün bunlarla AKP’li oy tabanını elde tutmak, siyasi iktidarda kalmak amaçlandı.
Gelinen son durum ortada…
Sonbahar tufanı her şeyi alt üst etse de AKP bu durumdan mağduriyet devşirmenin peşinde.
Diğer tarafta savaş baronları Ortadoğu’da kanı kanla temizleme peşinde.
Hiç kuşkusuz bu durumdan en zararlı çıkacak olan ülkelerden biriyiz!...