Adalet sisteminin olduğu kadar yargı kararlarının uygulandığı infaz kurumlarında yaşananlara da bazen akıl sır ermiyor.
Yeni bir haber, biraz endişelendirdi biraz da kızdırdı beni. IŞİD operasyonunda yakalanıp ‘silah kaçakçılığı'ndan hüküm giyen 5 kişi, bir süre sonra açık cezaevine sevk ediliyor.
Emniyet istihbarat, terör örgütü IŞİD'le bağlantılı olduklarını belirterek, firar edecekleri uyarısı yapıyor. Tekrar kapalı cezaevine nakil kararı verilen zanlıların, bu arada kaçtıkları ortaya çıkıyor.
Sonrasında, bu zanlılardan 3'ü yakalanıyor.
Nasıl oluyor demeyin, oluyor işte…
Bu kadar önemsenen operasyonlarda tutuklanan zanlıların ellerini kollarını sallayarak firar edebilecekleri açık cezaevine konulmaları tam bir SKANDAL.
Oradan kapalı cezaevine nakilleri çıktıktan sonra firar ettiklerinin anlaşılması ise daha büyük bir SKANDAL.
Nakil kararı çıkmasa belki de firarları fark edilmeyecek…
Böyle bir şey olabilir mi ?
O cezaevinde hiç mi sayım yapılmıyor ?
O cezaevinin savcısı ve infaz koruma memurlarının gözleri mi kapalı ?
Firar ettikleri nasıl anlaşılmaz ki ?
O zanlıların tutuklanma sürecinde verilen emeğe yazık değil mi ?
Bakın, bu ülkede IŞİD’in terör örgütü olduğunu anlatmakta zorlandık. 10 Ekim Ankara Garı saldırısında 103 insanın ölümüne neden olanların IŞİD militanı olduklarını anlatmak da çok kolay olmadı.
Ancak, terörle bağlantıları bu kadar açık olan ve hücreler halinde çalışan örgütlerin yakalanan militanları bu kadar rahat davranabilir.
İstihbarat birimleri, geçen yıl IŞİD'in Türkiye'deki yapılanmasıyla ilgili geniş çaplı operasyon başlattı. Örgütün hücrelerine yönelik operasyonlarda gözaltına alınan 5 şüphelinin evleri ve bağlantılı olduğu adreslerde yapılan aramalarda çeşitli silah, mühimmat ele geçiriliyor.
0erör uzmanlarınca sorgulanan 5 şüpheli çıkarıldıkları mahkemece ‘toplu silah ticaretinden' mahkum oluyor ama terör örgütü IŞİD ile bağlantılı oldukları yönünde yeterli delil oluşmadığı için beraat ediyor.
Kapalı cezaevinde yaklaşık bir yıldır kalan bu 5 mahkum, Kahramanmaraş'ta oturan Adil G.'nin evini adres göstererek yarı açık cezaevine nakledilmeleri için başvuru yapıyor. Cezaevinde yattıkları gün sayısı göz önünde bulundurulup 2 hafta önce Kocaeli Açık Ceza İnfaz Kurumu'na naklediliyorlar. Ardından Emniyet istihbaratının “Terör örgütü DEAŞ ile bağlantılı söz konusu kişilerin kaçacakları, mahkûmların izinli günlerinde çatışma bölgesi Suriye'ye geçmeyi planladıkları, gerekli önlemlerinin alınması” biçiminde uyarısı geliyor.
Bu yazı üzerine cezaevi yönetimi ve savcılık 5 mahkumun tekrar kapalı cezaevine nakledilmesine karar veriyor. Kararın uygulanması için harekete geçildiğinde ise G.B, İ.Y, R.K, S.S ve D.Ç'ni 3 Mayıs günü firar ettikleri belirleniyor.
Yani, çok rahatça oradan çıkıp gidiyorlar ve bu durum tesadüfen ortaya çıkıyor.
Sonrası ise tam bir komedi…
IŞİD militanı firari mahkûmların yakalanması için ülke geneli ile sınır kapılarındaki güvenlik birimlerine ‘acil kodlu' uyarı yazısı geçilince 3 mahkum yakalanarak Kocaeli 2'nolu T Tipi Kapalı Cezaevi'ne konuluyor.
Diğer 2’si ise halen firarda.
Bu mahkûmların kaçmalarına yardım eden ve firar olayını organize eden kişiler kimdir acaba ?
Bütün bunları, Kandıra Cumhuriyet Savcılığı ile Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığı ayrı ayrı başlattığı soruşturma sonucunda öğreneceğiz belki. Ama, kafalardaki soruların yanıtının tam olarak alınacağını sanmıyorum.
IŞİD militanlarının bu denli rahat hareket ediyor olmaları, MİT TIRları sürecinden beri tartışma konusudur.
Kilis’in günlerce IŞİD füzeleriyle dövülmesi ve 30 civarında insanın ölümünün adeta seyrediliyor olması, bu örgütün ülkemizde adeta ‘imtiyazlı terör örgütü’’ hale geldiği kuşkusunu uyandırmaya devam ediyor.
Kısacası firar edebiliyor, meydan okuyabiliyor, bombalıyor ve vurabiliyorlar. Biz ya da bizler ise sadece seyrediyoruz…