Son günlerde gündemde olan "Evlilik ehliyeti" konusu var. TBMM, Kadına Şiddeti Araştırma Komisyonu’nda 'evlenme ehliyeti' önerisini getirdi. Bence çok isabetli hatta geç bile kalınmış bir öneri.
Pandemi yasakları süresince boşanmalar bir hayli çoğaldı ne yazık ki. Ve yine pandemiden kaynaklı yasaklar kalktığından beri bir evlenme patlaması oldu sormayın gitsin.
Tabiki Allah’ın emri Peygamberimizin kavli evlenmek, fakat bu belki de aşkın gözü kör ettiği ya da pembe gözlük takıp dünyayı tozpembe gördüğümüz andaki düşünülmeden verilen kararlarda, samanlığın seyran olmadığını çok geçmeden anlıyor, bu iki gönül bir türlü bir olamıyor. Bir olmayı bırak birbirlerine düşman bile olunuyor...
Yeterki bir olalım her şeyin üstesinden gelirizler unutuluyor çok geçmeden. Şair Melih Cevdet’e sormuşlar: evlilik nedir diye?
“Eskiden” demiş “kız tarafının ve erkek tarafının aileleri bir araya gelir, yeni çiftin kuracağı yuva için beraber hazırlıklar yapılır, beraberce yeni ev düzülürdü. Tabi o zaman evler genelde bahçe içinde müstakil evlerdi. O yüzden buna evlenmek derlerdi. Şimdi ise yeni evliler apartman dairelerinde yani katlarda oturuyorlar, bu yüzden artık evlilik; 'katlanmaktır'” demiş.
Aynı evin içine girince anlaşmazlıklar başlıyor. Tahammülsüzlükler, tartışmalar, saygısızlıklar, aldatmalar ve maalesef şiddete kadar gidiyor çoğu kez katlanamıyorlar birbirlerine. Bazen evlilik kurtulsun diye çocuk dünyaya getirenlerde var. Yani artık her yerde söyleniyor ve bu kesin kanıtlanmıştır diye düşünüyorum.
Çocuk evliliği filan kurtarmaz. Siz evlilik kurtaracağız diye mutsuz bir aileye çocuk getirip ona da sebep olma bencilliği yapamazsınız...
Eskiden ile başlayan cümleleri hep çok sevmişimdir, böyle bir sıcaklık vardır o cümlelerde samimiyet vardır. Eskiden evlilikler daha uzun sürerdi. “Bir yastıkta kocayın" diye boşa dememişler, gerçekten de bir yastıkta bir ömür geçirirlermiş.(tabi hep aynı yastık değildir bu muhtemelen:)
Eskiler birbirlerini idare ederdi, biri sinirliyse diğeri alttan alırdı. Birbirlerini kırsalar dahi o yastığa başlarını küs koymazlardı. Tabi bazen mecburiyetten çevre baskısından ya da ekonomik özgürlüğü olmadığından kadın katlanmıştır. Fakat çoğunluğa baktığımızda eskiler iyi günde, kötü günde, mutlulukta sağlıkta sözlerini tutmuşlar ve bir yastıkta kocamışlar.
Günümüze döndüğümüzde ise, evliliklerde bir yastık diye bir olay kalmadı. Hayatlarını birleştiren çiftler yastıklarını ayırdı, günümüzde kullandığımız 50-60 santimlik yastıklarda yani eskilerin değimi ile ' küstüm yastıklarına' baş koymakta. Böylelikle maalesef, medeniyet incilerimizden bir tanesi olan, “Bir yastığa baş koymak" unutulmaya yüz tutmuş:(
Oyun yazarı Oscar Wilde demiş ki: Erkek yorulunca evlenir, kadın ise meraktan, Ama sonuç değişmez. Ikiside hayal kırıklığı yaşar. Ikisininde hayal kırıklığı yaşamaması ya da en aza indirmeleri için evlilik ehliyeti şart olmalı bence, hatta evlilik okulu bile olsa muhteşem olur.
Eşlerin birbirlerine daha hoşgörülü olduğu mutlu evliliklerin çoğaldığı boşanmaların azaldığı küstüm yastıklarının barıştığı zamanlarımız olması dileği ile mutlu kalın ♡