En pahalısı bizde!

Aktan Uslu

Dünden devam...

Seri sonu kumaşlarda çok uygun fiyatlar.. Birilerinin bu esnaf kardeşimize, “Hüyop birader Mahmutpaşa’da değilsin” demesi lazım kanımca.

İşte örnek bir çalışma daha. Ucuzluğa dair en ufak bir ibare yok. Hatta, “En pahalısı biziz valla” reklam cıngılı dahi gider bence. Yani cadde sakininin kimyasını bozarlar. Fakirlermiş hissine falan kapılırlar.

Simitçide varoşlardan herhalde. Askıda simit ama kime? Şöyle olabilir. Sadece kredi kartı kullanan tüketicinin canı simit çekerde simitçide POS cihazı bulamazsa,

“Askıda simit var mı?” diye sorup, varsa aldıktan sonra Audi A8’i ile Fenerbahçe içlerine doğru devam ediyormuş…

Okula dönüş fırsatları da neyin nesi? Oldu olacak Kadıköy Belediyesi’nin eğitim öğretim dönemi öncesi varoş sakinlerine yönelik kırtasiye yardımına yazılalım. Teessüf ederim Trendyol’a…

Bana böyle şeylerle gelin…

 

 

Ve en nihayetinde tekneyi alacak tüketicinin yerini buldum.

Burada A101’e teessüf ederim. Oranın sakini, marketin içinde ne var ne yoksa alır yine bitmez.

Mimari tasarımı harbi müthiş binaya bakarken başım döndü.

Kiralık daire varsa, “Kirasını sormaya cesaretim yeter mi?” o derece.

Emlakçı marifetiyle kiralıksa, daireyi gösterme bedelini ödemede kolaylık için kredi kartına kaç taksit yapılır?

 

“Münasebetsiz” diyorum başka da bi’şi demiyorum.

 

Rekabet kızışıyor caddenin derinliklerini indikçe.

30 TL.. Yani en düşük en yüksek TL birimi 200 TL olmalıydı.

 

Aaaa… “Merhum” Oktay Kaynarca. Kurtlar Vadisi’nde Süleyman Çakır’ı canlandırdıydı da öldükten sonra gıyabında cenaze namazı kılmıştı yurdum insanı.

Bu linkte, “Yazarken neyin kafasını yaşıyorsun abi sen”, “Ne içtiysen ondan istiyorum”, “Az at tutamıyoruz” türü eleştiri sahiplerine gelsin. Kapak olsun inşallah.

https://l24.im/yrL1A

Burası Türkiye. Ülkemi seviyorum. Hiçbir yere gitmiyorum ve başka bir ülkede asla yaşayamam.

Şahsımda naçizane bir yazara ihtiyaç duyduğu ilhamı ve malzemeyi verecek ikinci bir ülke dünyada yok, olmadı, olmayacak eminim.

 

Veeee…

 

Ahmet Kaya’nın “Yoruldum çok yoruldum / Siz benim neler çektiğimi nereden bileceksiniz” eserini mırıldana mırıldana devam ederken imdadıma yetişen ilan.

Türkçe’ye de yer yer, yer verilen reklam çalışması da caddenin imajıyla bire bir örtüşmüş.

Dönüş yine Marmaray ile ve Bakırköy’e ulaşım..

Ne Marmaray’ı ya..

Helikopterimi getirin ihtilal yapacağım!

BAĞLARKEN..

Kelime sayar üç günün sonunda bin 600’ü geçti. Bin 800’lerde biter inşallah.

Son maceram taptaze. 26 Ağustos 2022 tarihli.

Didim İtfaiyesi ve Arama Kurtarma Derneği’nin İzmit’te projesi üretilip Gebze’de temeli atılan kuruluşuna dair müthiş hikâyenin iki kahramanından birini Didim’de dinleyecektim. Bir günle ıskaladım…

Yılın yarısını Didim diğer yarısını neyse ki İstanbul Ataşehir’de geçiren Özdemir Günday ile hikâyenin diğer kahramanı, Gebze yerel eşrafından ancak şu sıralar Balıkesir dolaylarındaki Orhan Sönmez ile birlikte TMMOB Gebze binasında buluşarak anlattıracaktım. Orhan abi, 22 Ağustos olarak tayin edilen gün Gebze’ye gelemedi.

Özdemir Günday ile şöyle anlaştık. Ne kendisi Gebze’ye, ne de ben hafif sapadaki Ataşehir’e gelecektim. Pendik, Kartal veya Bostancı; üçünden birinin sahilinde anlatacaktı.

Aynı zamanda Fenerbahçe Divan Kurulu Üyesi Özdemir Günday, “Fenerbahçe’nin Dereağzı’ndaki sosyal tesislerine gel” demez mi?

Ergenliği tribünde geçen bir Fenerbahçeli olarak ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim.

Aslında Söğütlüçeşme’den daha yakındı. İlk hatam Feneryolu’nda inmek oldu.

Bir de Özdemir Günday da hissetmiş olacak ki aradı ama, “Bağdat Caddesi’ndeyim. Cadde çok gürültülü. 15 dakikaya oradayım merak etmeyin” diye kapattım.

Fenerbahçe semtine, Fenerbahçe’nin diğer tesislerine ne ara saptım. Oradan ne ara geri döndüm bilmiyorum ama hiçbir kaybım olmadı.

67 dakikalık o gezi, sadece bu yorumu değil başka yorumları da türetti.

Bir de yol üzeri sevdiğim siyasetçilerden Gürsel Tekin denk gelmez mi?

İki üç senede bir Gebze veya Gebze bölgesi ilçelerinde denkleşiriz.

Hal hatır sorarız birbirimize.

Bana yine “trak” geldi. “İsmi neydi yaa..” diye kıvranırken, Süleyman Demirel hafızası misali, adımla seslendi!

Bir de dilimin ucuna geldi, ismine dair “Trak” yaşamasam derdim..

 

“A101’e tekne bakmaya mı geldiniz?”

Bu haftanın geyik konusu aslında İstanbul ağırlıklı efsanevi minibüs hatları idi.

Ani gelişme sonrası konu değişimine gitmiş oldum.

1900’lerdeyim diyorum.

Başka da bi’şi demiyorum..