İçinde bulunduğumuz sistem veya düzen, her ne şekilde tanımlarsanız tanımlayınsiyaseten vahşi kapitalist ve neo liberal bir sistemdir.
12 Eylül 1980 emperyalist, faşist askeri darbesiyle temeli atılan sisteminin bugünkü pratisyeninin sözüm ona muhafazakâr duruşu halkın yumuşak karnının o konuya zafiyeti yüzünden 7/24 oynanan bir maskeli balodur. Lafa, laf salatasına gelince İslami terimler kullanan sözcülerin, egemenlerin hiçbiri Kuran’da asla yeri olmayanuygulamalarına asla somut bir yanıt vermemektedir, verememektedir. Örneğin DSP Lideri Önder Aksakal’ın dünkü gazetemizde de yer alan söyleminde ifade ettiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Yıldırım ve kabinenin bakanlarınınbizim paramızla “Evet” propagandası yapması aleni hak yemektir. Aleni haramdır. O çalışmaların kaynağı iktidardaki AKP olmalıdır. Kasalara sığmayan, ayakkabı kutularından dahi taşan paracıklarına kıyamayıp hala halkın cebinden, çoluk çocuğun rızkındanneredeyse hortumladığı paralarla, “Evet” propagandası yapılmaktadır.
Ve mevcut siyasi anlayış gereği biz ulusal ve evrensel tarihi her gelişmeyi, her vakayı sistemin bize empoze ettiği şekilde algılarız. Yarın Çanakkale Deniz Zaferi’nin 102’ncü yıldönümü. Bugünkü varlığımızı, sınırlarımızı, -her ne kadar AKP diktasında dip yapsa da-özgürlüğümüzü, - 12 Eylül’den bu yana gelmiş geçmiş ve mevcut iktidarlara rağmen – bağımsızlığımızı borçlu olduğumuz atalarımızın emperyalizme karşı canları kanları pahasına sergiledikleri zaferin yıldönümü. Ancak resmi olarak yapılacak kutlamalarda Çanakkale Deniz Zaferi’nin emperyalizme karşı bir zafer olduğu ya hiç dillendirilmeyecek ya da öylesine cümle aralarında kelime fazlası olarak geçiştirilecek. Çünkü bunu dile getiremezler. Çünkü emperyal bir bağımlılık söz konusu. İktidarın tavanında dile şimdilik getirilmeyen ama tabanında hayli yaygın bir anlayıştan söz ediyorum.
Bu hafta içinde AKP Gölcük İlçe Başkanı İdris Alp’in AKP tipi kadrolaşmadan Gölcük Belediyesi’nde konuşlanan, üstelik belediyeye ait kütüphaneler teslim edilen kardeşi Yasin Alp sosyal medyadan bir paylaşımda bulundu. Ulu Önder Atatürk’ün meşhur kalpaklı fotoğrafında o kalpağın altına biat ettiği Reyiz’inin fotoğrafını monte edip altına şu ifadeleri yazdı: “Efendiler. Yarın başkanlık sistemini sistemini ilan edeceğiz.”
Şimdi gidin bu tiplemeye kesin çok muhafazakar, çok iyi dindardır falan filan. Ancak şekil o ki AKP tipi kadrolaşmada liyakatın değil biatın esas olmasından esasla hiçte hak etmediği bir görev verilen, hiç de hak etmediği bir maaşı alan, liyakatsız olmasından esasla bir haram yiyendir. Ve AKP’de gerek yönetenlerin gerekse tabanında o veya bu oranda yer alanemperyalist edilgen ve kölelerin en büyük karın ağrısı, Çanakkale Deniz Zaferi’nin emperyalizme, onlarınkankalarına, maşa olduklarına karşı edinilmesidir.
Sözün özü tüm ırk ve mezhepleriyle, oralısı buralısı şuralıysa bu millet 102 yıl önce bugün emperyalizme biat etmedi, teslim olmadı. Emperyalizm tankıyla topuyla silahı ile esir alamadığı bu milleti halen süre giden 12 Eylül 1980 askeri darbesinin pratikleriyle aynı Yasin Alp örneğinde olduğu gibi toplumun bir kısmının beyninin ırzına geçerek o hale getirilmiştir. 16 Nisan’daki referandumda da Çanakkale’den esir alamadığı bir milleti, sandıktan esir alma girişimine karşı millet yine direnecek, emperyalizmin o projesini def edecektir.
Biz millet olarak emperyalizme ezilen olmadığımız gibi emperyalist bir ezen veya emperyalizmin maşası da olmamalıyız.Suriye’de emperyalist ve/veya emperyalizmin maşası konumundayız. Halbuki ezilmediğimiz gibi ezen de olmamalıyız diyorum. Bi’şi daha diyorum.
Çanakkale Deniz Zaferi’nin tüm şehitlerini rahmet ve saygıyla anıyorum…
Abdal Malumkişi mahreç imzasıyla, Çerkezköy Marmara Haber Gazetesi’nde, 17 Mart 2017’de yer alan yorumumdur.