1935 yılının Türkiye’sinde şehir ve kasabalarda bile kısıtlı olan eğitim olanakları, henüz köylere ulaştırılamamıştı. Ülke nüfusunun %80’i köylerde yaşasa da 40 bin köyden 35 bininde okul yoktu. İlköğretim çağındaki çocuklar okuldan, öğretmenden, kitaptan yoksundular. 1935 yılında Saffet Arıkan Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra İlköğretim Genel Müdürlüğüne İsmail Hakkı Tonguç’u getirdi. İşte Anadolu’daki köylü çocukların yazgısını değiştirecek bir dönem böyle başladı.
1936 yılında ilk kez Köy Eğitmenleri uygulaması başlatıldı. 1937-1938 yıllarındaysa Köy Öğretmen Okulları açıldı. 1938 yılında Saffet Arıkan’ın sağlık gerekçesiyle ayrıldığı Milli Eğitim Bakanlığı görevine Hasan Âli Yücelgetirildi. Bu atamalar yapıldığında kimse, bu devrimcilerin kendi yüreklerinden pompaladıkları kanla köyleri yeniden harekete geçireceklerini ve çok yakın bir zamanda köylerde bin bir renkli çiçeklerin açmaya başlayacağını bilmiyordu.
1940 yılında 3803 sayılı Köy Enstitüleri Yasa Tasarısı, Mecliste kabul edildi ve Köy Enstitüleri açılmaya başladı. 1943 yılında Köy Enstitülerine öğretmen yetiştirmek üzere Ankara Hasanoğlan’da Yüksek Köy Enstitüsü kuruldu.
İsmail Hakkı Tonguç’un “Yaşam ve İş Okulları” dediği Köy Enstitüleri, kurulduğu bölgelerde, kültür ve bilim derslerinin yanında köy çocuklarının tarım, terzilik, inşaatçılık, halıcılık, tavukçuluk, marangozluk, demircilik öğrenip kitap okuma, resim yapma, bir enstrüman çalma gibi çok farklı beceriler edinmelerini sağlamıştı.
Aşık Veysel’in eğitmen olduğu bir Köy Enstitüsü bugün için bir hayal olabilir ancak. 1940’lı yılların devrimcileri işte bu hayali hayata geçirmişlerdi.
Demokrat Parti ve CHP’deki sağ görüşlülerin karalamalarıyla “Enstitüler komünist yetiştiriyor”, “Kız-erkek öğrencilerin ilişkilerinde ileri gidiliyor” gibi iddialar artınca İsmet İnönü, kendi kurduğu Köy Enstitüleri kadrolarını dağıtmaya başladı. 1946 yılında Hasan Âli Yücel, sonra İsmail Hakkı Tonguç görevden alındı. 1947’de Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı. 1950 yılında Demokrat Parti’nin iktidara gelmesiyle Köy Enstitülerine yönelik baskılar iyice arttı. 1954 yılında çıkarılan bir yasayla Köy Enstitüleri temelli olarak kapatıldı ve Sabahattin Eyuboğlu’nun deyişiyle enstitüler “çiçek açarken budandı.”
Mustafa Gazalcı’nın Köy Enstitüleri Sistemiadlı kitabı, bu konuda yazılmış en tarafsız, en bilimsel kitaplardan birisi. Kitap önce Köy Enstitülerinin tarihçesini ele alıyor. Daha sonra, üç bölüm halinde, 165 Köy Enstitülü ile yapılan anket çalışmasının sonuçları aktarılıyor. Son bölümde ise Köy Enstitülülerin anıları yer alıyor.
Kitabı okurken köylü çocukların dersliklerini yapmak için taş taşımalarına, yarı aç yarı tok uyumalarına karşın enstitülere nasıl büyük bir sevgi beslediklerini görebiliyorsunuz. Cumhuriyetin en güzel çocuklarının nasıl bir özveriyle yetiştiklerini okurken duygulanmamak elde değil. Mustafa Gazalcı’nın çalışmasını diğerlerinden ayıran bölüm ise enstitülülere sorulan soruların yer aldığı anket bölümü. Köy Enstitülülerin anket sorularına verdikleri yanıtlarda, kurumlarına sahip çıkmakla birlikte ‘Yabancı dil eğitimi yetersizdi’, ‘Kültür dersleri daha iyi olabilirdi’, ‘Dayak az da olsa vardı’ gibi eleştiriler getirdiğini görüyorsunuz. Kurumların kötü yönlerinin de açıkça ele alındığı kitabı okuduğunuzda enstitüler arasında farklılıklar olduğunu veya 1940-1946 arasıyla 1950-1954 arasında eğitimde değişiklikler olduğunu görebiliyorsunuz.
Köy Enstitülerini en güzel özetleyen cümleyse kendisi de Köy Enstitüsü mezunu olan ünlü yazar ve dilbilimci Emin Özdemir’e ait: “Köy Enstitülerinde kitabın yeri ekmekten önce gelirdi.”
Eğitimle, özellikle de Köy Enstitüleriyle ilgilenenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap Köy Enstitüleri Sistemi. Kitabın içindeki ankette yer alan bazı sorular ve Köy Enstitüsü mezunlarının verdiği yanıtlara göre:
Ekonomik Durum Olarak Öğrencilerin %24’ü Çok Yoksul, %40’ı Yoksul, %32’si Orta Halli, %4’ü İyi idi;
Sanat-İş Derslerindeki Eğitim %64 İyi-Yeterli, %21 Orta, %15 Yetersizdi;
%65 Dayak Yoktu, %35 Nadiren de Olsa Vardı;
Kız – Erkek Öğrenciler Arasında %48 Az da Olsa Flört İlişkileri Vardı, %52 Yoktu;
En Beğenilen Siyasetçiler: %32,1 İsmet İnönü, %31,5 M. Kemal Atatürk, %11,8 Bülent Ecevit, %9,5 Hasan Âli Yücel, %15,1 Diğer;
En Beğenilmeyen Siyasetçiler: %17,9 Süleyman Demirel, %15,7 Adnan Menderes, %12,1 Celal Bayar, %11,8 Turgut Özal, %10,7 Necmettin Erbakan, %8,9 Recep Tayyip Erdoğan, %22,9 Diğer;
Köy Enstitülerinin Kapatılma Nedeni: %30,8 Köylünün Bilinçlenmemesinin İstenmesi, %25,7 Toprak Ağalarının Baskısı, %11,1 Siyasi Nedenler, %7,5 Din Adamlarının İstememesi, %6,7 Sermaye Çevrelerinin Baskısı, %5,5 Demokrat Parti’nin Aleyhte Propagandaları, %4 Emperyalistlerin ve Dış Güçlerin İstememesi, %8,7 Diğer Nedenlerden;
Öğrencilerin %40’nın Gazetelerde, %35’inin ise Dergilerde Yazıları Yayımlanmıştı.
Görüldüğü gibi Köy Enstitülerine karşı yürütülen karalama çalışması, mezunlarda da bir karşılık bulmuş ve kendilerini gerçekdışı suçlamalarla karalayan sağ iktidarlara karşı bir tepki doğurmuştur.
Mustafa Gazalcı’nın Köy Enstitüleri Sistemikitabı, Köy Enstitüleri ile gerçekten ilgilenen, eğitim sistemini merak eden, sistemdeki eksiklikleri de öğrenmek isteyenler için hazine değerinde bilgiler içeriyor. Kitabın anket çalışması Köy Enstitüleri hakkında bilimsel veri sağlarken, mezunların anekdotları ve anılar bölümü de çok ilginç hikâyelerle dolu. (Köy Enstitülülerin Anılarından Örnekler)
Eğer Köy Enstitüleri Sistemi hakkında bilgi sahibi olmak, verilen eğitimin ayrıntılarını incelemek, mezunların görüşlerini öğrenmek ve Orhan Veli’nin “Ellerinde Nasır, Yüzlerinde Nur / Yarına Ümitle Yürüyenler” dediği Köy Enstitülüleri yakından tanımak istiyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.
Çünkü bugün bize ,tam olarak bu eğitim sistemi uygulaması gerek.Kurtarırsa bu kurtarır. Deneme--yanılma,yap-boz politikalarıyla amacından sapan eğitim sistemimizle kaybedilen, basite indirgenecek bir kavram degil.
Ūllkemizin geleceği beyler,hanımefendiler!!!