2016 yılı inişli - çıkışlı zor bir hat izledi.
İnsanlarımız inandığı değerler sistemini kaybetti.
Bazılarımız umutlarını...
Geçmişi terk edenler oldu, üzerimize gelen tehlikeyi film izler gibi seyrettik.
Sonuçta kayıplar fazla, telafileri imkansız değil.
Ancak mucizelere ihtiyaç var!
Çünkü, laiklik ve çağdaş yaşama dair çok şey elimizden alındı.
Çocuklar, çocuk olmaktan çıkartıldı.
Oyun hayalleri saçma sapan dayatmalara terk edildi.
Kadınlar neleri kaybettiklerini zamanla yaşayarak öğrenecek.
Tarih bilincimizi kaybettik.
Sokakta, işyerlerinde Arapça tabelalar çoğaldı.
Öc alma halleri devam ediyor.
Bilimsel düşünce ile akılcılığı terk ettik.
Üniversiteler suskun...!
Soru soran, düşünen, eleştiren, araştıran, itiraz eden akılcılığımızı kaybettik!
Yazarlar, çizerler gazetesiz kaldı.
Denizlerimiz kirlendi, nehirlerimiz elimizden alındı, ağaçlarımız heba edildi.
Yeşil alanlarımız betonlaştı.
Tiyatro, sanat, müzik, resim, heykel önemsiz hale geldi.
Adaletten, hukuktan hızla uzaklaştık.
Birbirimize olan güvenimiz sarsıldı.
Az çok vicdanımız vardı, onlar da geçmişte kaldı.
Şimdi karamsar tablo hepimizi derin bilinmezliğe sürüklüyor.
Siyaset kurumu çöktü.
Siyasetçinin inandırıcılığı kalmadı.
Başkanlık tartışmaları toplumdan kaçırılıyor.
Bilgi sahibi olmak isteyenler yanlış bilgi ile donatılıyor.
Üç gün sonra 2016 yılını geride bırakacağız.
Hiç kaybetmediğimizi düşündüğümüz bir sürü değerimizi yitirdik.
Öyle ki, elimizden akıp giden pek çok şeyi seyrettik.
Çünkü uzun bir süredir sağduyulu olmayı unuttuk.
Akılcı düşünmeyi terk ettik.
“Laiklik olmasa da olur” diyenlere sessiz kaldık.
“Cumhuriyet yıkılsa kaç yazar, bir kere de dindarlar gelse kıyamet mi kopar” diyerek boş verdik.
Geldiğimiz yer hepimizin ortak eseridir.
Galiba, bu günleri arar hale doğru savruluyoruz.
Bilmediğimiz tek şey yıkılanların yerine ne konulacağı belirsizliğidir.
Yıllardır elimizden alınanları bir kısmımız alkışladık.
Geri kalan kesim ise hiç umursamadı.
Bugün ise her şey daha zorlaştı ama buna rağmen zoru başarmak hepimizin görevi olmalı.