El Bezi

Kübra Tanrıverdi

   Adına şarkılar yazılmış, türküler söylenmiş, sahne üzerine sahne de yer verilmiş, ataerkilliğin kıtalı bir türlü aşılamamış. Fakat kanayan ve bazı zaman görünen bazı zaman görünmeyen bir yaranın belki de görünür olmayışına-olamayışına edilen sitem bir oksijen gibi iliklerimiz de dolaşmaya devam ediyor. Bu devam edişin kaçıncı basamağına çıkıldığında pişmanlık nüksedecek damarlara bilinmez. Dirsek çürütülen bir yaşamın aferinini hissettirmekten acziyette kalmış 4 duvarın figüranlık sıfatları, 24 saatin  iğneleriyle göz açıp kapamayı, bir de gurur denen duyguyu yedi düvel dışında elinin altındakine uygulamaktan asla vazgeçmiyor.     Neden peki ? Nerede kırıldı kaldı bu yaşam denen ümidin kısrak ve hüznü sevgisizlikten ileri gelmiş merhemsiz gözyaşı taneleri. Çocuktu elinden alındı kararları, seçildi onun yerine elbiseleri ve doyuruldu en lezzetli diye nitelendirilen yemekler ile midesi, lakin karar hakkı asla bir damla ağzına damlatılmadı. Bal dahi çalınmadı sanki. Zaman ile ilerledi yaşam denen süngü ve  körpe kalbi yeşermeye başladı daha onbeşindeydi. Karar vermeyi bilmedi. Öğretilmemişti.
         Elindeki kalemi, okuduğu kitabında saklı umudu hayallerindeki hüznü sahnesi sorulmadı bazısının, öyle ki 24 saatin azı da çoğu da bir yemek yapabilmenin iki temizlik yapması öğretilip yaşı olmuş 76, "Ben yaşadım mı be!" Dedirtilen bir ömrün suçlusunu aramak için geç kalınmış bir yaşam akın akın gidiyor diyarlardan.. Hasreti çekilmiş okumanın yazmanın bir sevginin şefkatini bulamamış Kadın. Kırılan kanadını saramayan hüznü de ayrı vurmuş yarınların..
          Yüreklendirilmemiş bir yaşın, yüreklenememiş bir ömür de yaşanılan hüznü payelerde hiç mi bir mustehakı yok şu yaraları açan can kırıklarında. Öğretilen temizlik toplar mı can kırıklarını dip bucak öyle ulu orta. Şefkati duyamamış bir parenin can kırıkları hiç mi görünen hal alamamış şu 4 duvarlarda. Kadın dedim Sustu, "ben hep yaralarımı kendim sardım" tokatı atıldı suratlarımıza. Usanmadıkda tokatlardan, zamanla acısı vız geldi kabaca. Gördüğümüz halde bakıp geçtiğimiz kaç can kırıklaryla dolu yaşam varsa şayet, hepimiz çoktan sınıf tekrarı eden umudun peydasında yegâne temelin kıtalında geçtik durduk öyle ulu orta. Zaman geçti kum tanesilerinden az bir döngünün duysuzluğuyla yazıldı bir hayat kitabının sayfa sayfa dimahlarında..
          "Gelen ömrün giden ömürden hayırlı olması dileğiyle sevgili okurum, sevgiyle kalmanın ve sevgi dolmanın temiz niyetinde nice sağlıklı mutlu yarınlar da olmak ümidiyle.."