Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu çatısındaki Eğitim-İş Sendikası’nın ülke geneline yaydığı ve sokaklara, meydanlara taşıdığı; “Barınamıyoruz. Geçinemiyoruz. Yaşayamıyoruz” eyleminin Gebze ayağında, Eğitim-İş Sendikası Kocaeli 2 No’lu Şube eylem için 15 Temmuz Milli İrade Kent Meydanı’nı tercih etti.
BÖLGESEL EYLEMLERİN İLKİ
KOCAELİ VE KONYA’DA
Süreç içinde seri eylemlere yönelecek Eğitim-İş üyesi öğretmenler; kasım ayının ilk üç gününde işyerlerinde kokart takacak. Bölge merkezli eylemler; 4 Kasım Cumartesi günü ilimiz Kocaeli’nin merkez İlçesi İzmit ve Konya’da başlayacak. 11 Kasım Cumartesi günü Ordu ve Aydın, 18 Kasım Cumartesi Tekirdağ ve Van’da tekrarlanacak. Eğitim-İş Kocaeli 2 No’lu Şube Başkanı Bülent Metin bir süre önce aynı meydanda 15 Eylül’de gerçekleşen basın açıklamasında iktidara 24 Kasım Öğretmenler Günü resti çekmişti;
Eğitim-İş’li öğretmenler 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde üretimden gelen gücünü kullanarak iş bırakacak. Hemen bir gün sonra; kadına yönelik şiddete karşı uluslararası mücadele günü olan 25 Kasım’da büyük Ankara buluşması gerçekleşecek: “Büyük Ankara buluşmasında eğitim emekçisinin haksızlığa karşı nasıl tek yumruk olacağını göstereceğiz. İnsanlık onuruna yaraşır ücretlerle insani koşullarda çalışma hakkımız için öne sürdüğümüz talepler yerine getirilmedikçe eylemliliğimizi günden güne artıracağız!”
EMEK CEHENNEMİNE DÖNÜŞTÜRÜLEMEZ
Eğitim-İş Sendikası Kocaeli 2 No’lu Şube Başkanı Bülent Metin ile şube yöneticileri ve üyeler son eylemlerinde 15 Temmuz Milli İrade Kent Meydanı’nda stant kurarak halka taleplerini içeren broşür ve doküman dağıttı. Şube Başkanı Bülent Metin konuya ve eylemlerine dair açıklamasında topluma çağrıda bulundu:
“Dünyada Başöğretmen unvanlı bir liderin kurduğu tek ülke olan Türkiye Cumhuriyeti, dünyada öğretmenlerin en kötü koşul ve ücretlerle çalıştığı bir emek cehennemine dönüştürülemez!
Haklarımız için, taleplerimizi sağır kulaklara işittirmek için, zalimlik karşısında nasıl bir araya gelebildiğimizi göstermek için, tıpkı öğrencilerimize öğrettiğimiz gibi haksızlık karşısında sessiz kalmayacağımızı vurgulamak için sadece eğitim emekçilerini değil, tüm halkımızı mücadelemize omuz vermeye davet ediyoruz. Bu kavga, sadece eğitim emekçisinin ve eğitimin değil, ülke geleceğinin kavgasıdır!”
GÖZ GÖRE GÖRE EKONOMİK BUHRAN
Başkan Metin açıklamasında ayrıca, özetle şu görüşlere yer verdi: “İktidarın öncelikleri ile ülkenin ve yurttaşların ihtiyaçları arasındaki makas her geçen gün açılmakta, göz göre göre ekonomik buhrana sürüklenen ülkemiz, çalışan kesim için bir hayatta kalma yarışmasının platformuna dönüştürülmektedir.
Memur ve memur emeklisinin 2024 ve 2025’te alacağı ücretlerin belirlendiği 7. Dönem Toplu sözleşmesi, ülkemizde her şey durmadan pahalanırken insan emeğinin günden güne ne kadar ucuzlaştırıldığının, kamu emekçisinin yöneticiler gözünde ne denli kıymetsiz olduğunun göstergesi olmuştur.
PARALEL EVRENDEKİ TÜRKİYE’YE BAKIYORLAR
TÜİK’in paralel evrendeki Türkiye’ye bakarak belirlediği enflasyon oranları, Tokların doluşup açların kaderine karar verdiği görüşme masası, kapalı kapılar ardında toplantılar, sarı sendikaların mikrofonlar önünde dostlar muhalefette görsün tadında göstermelik itirazları, yapısı nedeniyle zaten adil olması beklenemeyecek olan Kamu Hakem Heyeti’nin devreye girmesi derken müzakere değil müsamere yapılmıştır ve perde, kamu emekçisine sefalet kararıyla kapanmıştır.
Onca büyük laf, onca vaat, onca beklentinin ardından bu sürecin sonunda yine hükümetin utanç verici zam teklifinin kabul edilmesi, ortada alın terimiz için bir görüşme değil bir dayatma olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur.
İNSANLIK ONURUNA YAKIŞIR
ÇALIŞMA KOŞULU İSTİYORUZ
Belirlenen zam teklifi, hem bugünün gerçek enflasyon rakamlarının, hem de Merkez Bankası’nın önümüzdeki yıl için açıkladığı ve yine kim bilir kaç kez revize ederek yukarıya çekeceği iyimser enflasyon rakamlarının dahi altında kalmıştır.
TİS sürecinde anlaşma sağlanan maddeler bile şeffaf biçimde bizlere aktarılmamış ve hatta geçen TİS dönemlerinden kalan bazı kazanımlar yeniymiş gibi soslanmıştır. Sadece insanlık onuruna yakışır bir ücret değil, insanlık onuruna yaraşır koşullarda çalışma hakkımız da gasp edilmiştir.
BİR DÖNEM DAHA ASKIYA ALDILAR
Özetle; mesleki haklarımızı seçimlerden seçimlere hatırlayan yöneticiler, sarı sendikaların da yardımıyla bizlerin tüm taleplerini bir dönem daha askıya almıştır.
Tüm kamu emekçileri gibi; eğitim emekçileri geçinemiyor, haklarına kavuşamıyor, ailesinin ihtiyaçlarını gideremiyor, her ay borç batağına biraz daha batıyor, yanlış politikalar nedeniyle toplumda hak ettiği saygıyı göremiyor.
DİNLENME HAKKIMIZ GASP EDİLİYOR
Bu duruma çözüm üretmekle yükümlü olan Milli Eğitim Bakanlığı ise tüm bunları beyaz önlük gibi dayatmalarla, yeni model mülakatlarla ve süslü açıklamalarla hakikati örtmeye çalışıyor. Yine bir plansızlığa imza atan MEB, daha önce uzaktan yapılan seminer çalışmalarının ara tatilde yüz yüze yapılacağını açıklayarak öğretmenlerin dinlenme hakkını da gasp ediyor, tatil için program yapmış öğretmenleri mağdur ediyor. Angarya Anayasa’nın 18. maddesince yasaklanmış, çalışanların dinlenme hakkı Anayasa’nın 50. maddesi uyarınca güvence altına alınmışken böyle bir uygulama kabul edilemez.
MÜCADELEMİZİ VE SESİMİZİ BÜYÜTÜYORUZ
Ülkenin her alanını olduğu gibi eğitimi de sarmalayan gerici, antidemokratik tavıra karşı, mesleki onurumuza, demokratik hak ve taleplerimize, çocuklarımızın laik, bilimsel, demokratik, parasız ve eşit eğitim hakkına sahip çıkmak için mücadelemizi ve sesimizi büyütüyoruz.
Dernek ve vakıf maskesi takan gerici yapılarla imzalanan protokollere; eğitim bilimine, pedagojiye, laik ve bilimsel eğitime taban tabana zıt, eğitim ve öğretim birliğine ve yasalarımıza açıkça aykırı olan ÇEDES ve benzeri projelere karşı “çocukları korumak vatanı korumaktır” şiarıyla hareket etmeye devam ediyoruz. Eğitime ve çocuklarımıza sahip çıkıyoruz.”
Haber merkezi