Açıklama özetle şöyle: “İktidar ve MEB eliyle eğitim, güncel siyasetin ve hamasetin aracı haline getirilmeye çalışılırken; önceki dönemlerden devreden sorunlara bu eğitim döneminde yenilerinin ekleneceği tartışmasız bir gerçektir. Elbette olması gereken Millî Eğitim Bakanlığı’nın her eğitim dönemi sonunda eğitimin röntgenini çekmesi, eğitimin paydaşlarıyla kafa kafaya vererek sorunlar ve çözümlere dair raporlar oluşturması ve yeni dönem başlayana kadar bu raporlar doğrultusunda eğitimi iyileştirmesidir.
Anayasal bir hak olan eğitimin ayrılmaz parçası olduğu halde öğrencilere kamu hizmeti olarak sağlanmayan beslenme ve ulaşım, yeni dönemde her zamankinden çok velilerin kâbusu olacaktır. Zengini daha zengin, halkın geri kalanını ise daha yoksul yapan ekonomik krizde beslenme çantaları dolmamakta, çocuklar musluklardan su içmekte, veliler servis ücretlerini karşılamakta zorlanmaktadır. Üstelik kırtasiye masrafları da enflasyon yüzünden her geçen gün büyüyen bir sorun haline gelmiştir.
BİRAZ DAHA ZEDELENECEK
Öğretmenler bu dönemde; düşen alım güçleri nedeniyle daha yoksul, uzmanlıklarını hiçe sayan meslek kanunu nedeniyle daha az saygın hissederek, liyakatsize seçilen yöneticiler bin bir rezalete rağmen koltuğunda tutulduğu için haklarından daha da endişe ederek sınıflarına girecektir. Öğretmenler arasındaki kadrolu, ücretli, sözleşmeli ayrımı bitirilmeyip meslek kanunu denen garabetle yeni ayrımlar getirildiği için okuldaki çalışma barışı biraz daha zedelenecektir.
AÇIKÖĞRETİM VE MESLEKİ EĞİTİM
Açıköğretim ve mesleki eğitim de bu dönemde iki büyük sorun olarak karşımızdadır. Kapsamı ve niyeti değiştirilen açık öğretim, zorunlu eğitim kavramının anti tezi gibi öğrencileri eğitimden ve okul hayatından koparmakta, hem eğitimin homojenliğini baltalamakta hem de çocuk işçiliğini artırmaktadır. Mesleki eğitim adı altında yarınımız olan çocuklarımızı sermayeye ucuz -hatta MESEM garabeti göz önüne alınırsa ‘bedava’- işgücü olarak kullandıran MEB, bu adına eğitim denemeyecek kölelik düzenini daha da yaygınlaştıracağını bizzat açıklamıştır.
Eğitimdeki gericileştirmeye, piyasalaştırmaya karşı; eğitim emekçisinin haklarına ve itibarına kastedenlere karşı; Cumhuriyet’i ve devrimlerini hedef alanlara karşı verdiğimiz aydınlanma mücadelesinden bir adım geri atmayacağız! Her gün biraz daha büyüyen bir aile olan Eğitim-İş olarak Atatürk’ün bize emanet ettiği yeni nesillere kıyılmasına da, onun sınıfta arkasında duracak kadar önem atfettiği eğitimcilere bu ülkenin zindan edilmesine de izin vermeyeceğiz!
Laik, bilimsel, adil ve kamusal bir eğitim sistemi kurmak için canla başla çalışacağız! Mücadelemize de yeni dönemin ilk gününden başlıyoruz.
UMUTSUZLUĞA KAPILMIYORUZ
Yeni eğitim ve öğretim yılının başlangıcında, ortaöğretim kademesindeki tüm sınıflarda, 'Çanakkale'den Gazze'ye Bağımsızlık Ruhu ve Vatan Sevgisi' temalı açılış dersiyle eğitim sürecine başlanacağı Milli Eğitim Bakanlığınca duyurulmuştur. Eğitim-İş olarak bu dersin içeriğinde, tarihsel gerçekliklerin çarpıtıldığını ve Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün bilinçli olarak eksik bırakıldığını görmekteyiz. Buna karşı yarın ilk dersimiz Cumhuriyet, konumuz vatan sevgisi ve bağımsızlık olacaktır. Umutsuzluğa kapılmıyoruz, Yaşar Kemal’in tabiriyle ‘enseyi karartmıyoruz’, karşımızdaki örgütlü karanlığı görüyor, tarihsel sorumluluğumuz gereği aydınlanma mücadelesini bu oranda büyütüyoruz. Birilerinin kara ajandalarına alet etmeye çalışacağı yeni eğitim ve öğretim dönemini, bu azim ve fikirlerle karşılıyoruz!”