Hayatın bana yaptığı en güzel kıyak Tolstoy ve Dostoyevski gibi iki dünya dâhisiyle tanıştırmasıdır. Tolstoy çok varlıklı bir toprak ağasıdır, ama o bilinen zalim, sömürgen ağalardan değildir. Babadan dededen kalma bir varlıktır. Bu o toplumsal eşitliği, barışı, adaleti isteyen bunun için amansız mücadele veren. Ve bunun için yazan, düşünen bir dâhidir.
Dostoyevski’ye gelince o yaşamı boyunca yoksullukla ve hastalıklarla mücadele etti. En temel sorunu anlamlı bir yaşamın nasıl yaşanabileceğidir. Bu yüzden devamlı insan üzerinde düşündü acıların, yoksullukların nedenini araştırdı. Yaşamda bazı haz ve mutluluklar vardır ama geçicidir der. Sıra dışı bir insandır o yaşamın tümünü ister. Roman kahramanları servet ve mutluluk gibi şeylerle ilgilenmezler. Durağan değildir çoğu hastalık hastasıdır. Ve kendi kendilerine eziyet ederler. Zenginliği hor görürler.
Normal insanların istedikleri şeyleri onlar istemezler ve bu dünyada var. Olan hiçbir şeye ilgi duymazlar. Bütün romanlarını okudum bazılarını tekrar tekrar okudum onun hakkında yazılan bütün biyografileri de okudum. Bir tane rahat yaşamış ölmüş kahramanı yoktur. Dostoyevski bütün romanlarını kızgın demirle dağlamış kendi örsünde dövmüştür.
Mesele adamı kamuda çalışan yüksek mevkilerde bir memurdur işlerini yaptırmaya gelenlere acı çektirir zorluklar çıkarır ve bundan da müthiş bir keyif alır. yani (mazoşisttir) aslında bu memur Dostoyevski’nin kendisidir. Felsefesini acılar üzerine kurmuştur acılardan kurtulmak için acılı ve çileli bir yaşam sürmek gerekir. Çünkü acı ve çile insanı yaşama karşı güçlendirir acıya ulaşmak için çıkarcılıktan ve kötülüklerden arınmış onurlu bir hayat yaşamak gerekir der.
Dostoyevski’nin hayatını değiştiren şeylerin en başında idam edilme sahnesi gelir düzmece iddialarla çara karşı komplo kurma suçlamasıyla yirmi arkadaşıyla tutuklanır ve idam sehpasına çıkarılır. Tam idam edilecekken çar tarafından af edilirler idamdan kurtulan Dostoyevski sekiz yıl sürecek Sibirya sürgününden kurtulamaz. Sibirya’daki bir kampta “ölü evinden notlar” isimli romanını yazar. Çar bu romanı okur ağlar meclisini toplar onlara bu yazarın yazdıklarından benim neden haberim yok bu yüzden bütün danışmanlarını tutuklar danışmanları Dostoyevski yazdığı hiçbir adaletsizliği çara anlatmamışlardır. Canın ülkede yaşanan açlıktan, işsizlikten, sömürüden de tam olarak haberi yoktur çünkü danışmanları bunları çara anlatmamışlardır. Bu kötülükleri yapanlar kendileridir
İnsan yaratıcılığın ortaya koyduğu muhteşem eserlerden biride Dostoyevski’nin “suç ve ceza” isimli romanıdır. Bu büyük dâhilerden saymak gerekirse Beethoven’in senfonileri, Tolstoy’un bal zağın ve Jean jack Rousseau romanları, Van Gogh’un resimleri, Nazımın şiirleri büyük adamlar her zaman yanlarında kusurlarını taşırlar. Dahi olmanın bedeli vardır bu insanların yaptıkları bu büyük işlerin bedelini delirerek ödemişlerdir. Bunlardan biride Nietzsche’dir Dostoyevski’nin kendi anlatısını kendi sözleriyle yazmaya çalışıyorum ben hasta bir adamım. Ciğerlerimden hastayım nerem ağrıdığını tam olarak bilmiyorum. Büyük yoksunluklar ve acılar içinde yazdığı bütün eserlerini biz Dostoyevski ciler büyük bir keyif içinde okuduk. O insanı bilgilendiren ve keşif eden eserler yazdı eğlenceyi, huzursuzluğu iyiliği ve kötülüğü birlikte işledi insana ait ne varsa önüne getirdi. İyiyle kötü, karanlıkta ışık onun içinde devamlı çalıştı. Günah yasak gibi şeyleri hayatı boyunca gövdesinden çıkaramadı üstadın önemli bir sözüyle bitirelim yazıyı. Beyler yemin ederim ki her şeyin fazlasını anlamak bir hastalıktır. Acıyla ilgilide acı çekmek bilinçliliğin tek kaynağıdır.