Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 26. maddesinin 1. fıkrasına göre “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar…’’
Anayasa düşünce ve ifade özgürlüğü konusunda bu kadar açık ve net.
Peki realitede, uygulamada nasıl?
Pekte öyle değil.
Ne var ki bu ve benzeri anayasal haklar ülkemiz de siyasal iktidarın bakış açısı ve anlayışına göre değişiklik kazanabiliyor.
Kendi mahallelerinden olan ve her türlü suç içeren söylem ve eylem içindeki trollere sınırsız tolerans gösteriliyor.
Onlara soruşturma, gözaltı, hapis falan yok!
Bunların suç, hakaret barındıran eylem ve söylemleri devasa bir hoşgörü içinde ‘’düşünce özgürlüğü’’ olarak niteleniyor.
Anayasal hakların kullanımında muhalifler için müsamaha neredeyse yok hükmünde!
Hâlbuki Anayasa ve yasaların uygulanması, yararlanılması ayrımsız yediden yetmişe herkesi kapsar!
Anayasal garanti altında olması gereken düşünce ve ifade özgürlüğü kâğıt üzerinde kalmamalı.
Yaşamın her alanında etkin şekilde güvence altına alınmalıdır.
Dünyanın demokrasi, hukuk, insan hakları anlamında ileri ülkelerinde düşünce ve ifade özgürlüğüne pranga vurulmaz.
İnsanlar yurttaşı olduğu ülkenin mevcut anayasasına göre düşüncelerini özgürce ifade eder, yayar.
Bilirler ki açıklanan düşünceden, sözlerden ötürü gözaltı, hapis veya başka türlü bir cezai yaptırıma uğramayacak.
Bizde öyle mi?
Kendisinden, iktidarından olmayan herkesi karşıt ve tehlikeli olarak gören bir algılayış tehlikelidir.
Şiddete, tehditte, hakarete ve illegal yollara başvurmadığı sürece insanlar görüşlerini rahatça ifade etmeli.
‘’Acaba sosyal medyada görüşlerimi açıklarsam, hükümeti eleştirirsem başıma bir şey gelir mi…?’’ diye tedirgin olmamalı.
Çok seslilik, ifade özgürlüğü demokrasinin güçlenmesine, gelişmesine yaşamsal katkı sağlayacağı gibi toplumsal barışı güçlendirir.
Ülkemizin refah içinde olması, üretim ve istidamın artması, gelir dağılımının eşit ve hakça paylaşılması, Anayasaya ve demokrasiye tam uyulması ile mümkün.
Benden olan ve olmayan ayrımı ülkemizde daha çok sorunlara yol açar.
Uganda Devlet Başkanı İdi Amin’e ait olduğu bilinen bir sözü vardır:
“İfade özgürlüğü var ama ifade ettikten sonra olacakları garanti edemem…”
Sanırım ülkemizde de düşünce ve ifade özgürlüğü bu hat üzerine doğru ilerliyor.
Nedense aklıma geldi!