1980 yılında, 17 yaşındayken idam edilen Erdal Eren’in ardından en güzel şiirlerden birini yazan da oydu. Grup Yorum ’un essiz bestesiyle dilden dile yayılan bir ezgiye dönüştü sonraları Gülten Akın’ın ‘’Büyü’’ şiiri. Erdal Eren hiç büyümedi, Gülten Akın da bir yerlere gitmedi. Demir attılar yaşamın sonsuzluğuna. Biri şiirleriyle, diğer mücadelesiyle aramızdalar hala…
‘’Büyü de baban sana / Büyü de / Acılar alacak… / Büyü de baban sana / Büyü de / Yokluklar alacak… / Büyü de baban sana büyü de / Bitmez işsizlikler açlıklar alacak… / Büyü de / büyü de baban sana / Baskılar işkenceler alacak / Kelepçeler gözaltılar zindanlar alacak… / Büyü de / Büyüyüp on yedine geldiğinde / Büyü de baban sana / İdamlar alacak’’
1933 yılında Yozgat’ta doğdu Gülten Akın. 1951’de Ankara Kız Lisesi’ni, 1955’te Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1956 yılında evlendi. 1959’dan 1973’e, eşinin kaymakamlığı sırasında gittiği Gevaş, Alucra, Gerze, Saray ilçelerinde, Kahramanmaraş’ta yardımcı öğretmenlik, avukatlık alanlarında çalıştı. Anadolu’yu yakından tanıdıkça, bireysel duyarlıklardan toplumsal sorunlara yöneldi. İlk şiiri “Çin Masalı” 1951’de Son Haber gazetesinde çıktı. Ardından Hisar, Türk Dili, Yeditepe, Mülkiye, Seçilmiş Hikâyeler, Varlık, Milliyet Sanat vb. dergilerinde yayımlandı.
İlk şiirlerinde 1950'li yıllarda Edip Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar, Sezai Karakoç, Ece Ayhan ve Ülkü Tamer gibi şairlerin yarattığı ikinci yeni akımına yakın şiirler yazdı. 1970’lere doğru bireysel temalardan tarihsel, toplumsal temalara kaydığı, Anadolu’da yaşarken edindiği birikimle halkımızın sorunlarına yöneldiği görüldü. Destan, ağıt, türkü, ilahi gibi geleneksel türleri şiirinin ulaştığı yenilikçi anlayışla işledi.
Verdiği bir röportaj da “Şiirlerimde kendi sorunlarımla uğraştım. Sonra halkı tanımaya başladım. Daha tam tanıdım diyemem. Anladım ki çevremdeki kişilerin yaşamı benimkinden daha ilginçtir, daha önemlidir. Şiirimin kapılarını şimdi ardına dek onlara açmış durumdayım’’ açıklamasında bulundu.
Ankara’ya dönünce bir süre Türk Dil Kurumu’nda dil uzmanı olarak görev aldı. 1978-1979’da Kültür Bakanlığı Yayın Danışma Kurulu üyeliğinde bulundu. Uzun yıllar, İnsan Hakları Derneği, Dil Derneği gibi demokratik kitle örgütlerinde kurucu, yönetici olarak çalıştı. Bu arada beş çocuğuna annelik etti.
Şiirleri pek çok dile çevrildi ve kırktan fazla şiiri bestelendi. Suavi’nin seslendirildiği ’’ sen yağmurlu günlere yakışırsın’’ şiiri ise benim en sevdiğimdir. ‘’Sen yağmurlu günlere yakışırsın / Yollar çeker uzak dağlar çeker uzak evler / Islanan yapraklar gibi yüzün ışır / Işırsa beni unutma… / Alır yürür sıcak mavisi gökyüzünün / Kuşlar döner uzun yağmurlardan sonra bir gün / Bir yer sızlar yanar içinde büsbütün / Her şeye rağmen ellerin üşür / Üşürse beni unutma…’’
Milliyet Gazetesi’nin yaptığı bir ankette Dağlarca’nın ölümünden sonra yaşayan en büyük şair seçilen Akın 82 yaşında hayata gözlerini yumsa da Şiirleriyle hala aramızda.