Birkaç gün önce sinir bozucu, korkutucu ve can sıkıcı bir rüya gördüm hale o rüyanın etkisinde kurutulmuş değilim. Orta çağdan kalma tüm ilkelliklerin uygulandığı şato biçiminde inşa edilmiş. Bir tımarhanedeyim insanlardan gizlemişler sanki üç yüksek dağın arasına yapmışlar. Kadın – erken karışık onlarca insan var. Bizleri izlemek için insanlar geliyor. Elinde kırbaç olan bir görevli delilere vuruyor. Kırbacın acıtmasından insanlar sağa-sola zıplayınca dışardan gelen o insanlar yüksek sesle kahkaha atarak gülüyor eyleniyorlar. Tiyatro ve sinema gibi
İğrenç suratlı görevli elindeki kırbacını bana gösteriyor üzülme yakında senide kırbaçlayıp oynatacağım o çirkin suratını daha çirkinleştirip sakallarını yolacağım belki de yakarım seyirciler çok mutlu olurlar diyor. Böyle bir rüyaydı bu yazıyı bu korkularımı ve sıkıntılarımı bilinç üstüne çıkarmak için yazıyorum bu tür korku verici şeyleri insanlara anlatmak yazmak insanı rahatlatır. Bu tımarhaneden biraz söz etmek isterim bir kere çok kaybetti ve kasvetli bir bina insan dışarıdan bakınca korkuyor eskiden hikâyelerde anlatılan o devlere ahtapotlara benziyor içerisi daha korkunç mısır firavunlarının gizemli piramitlerine benziyor.
En katlarında yüzleri gözleri yara bere içinde saçları sakalları uzamış kirlenmiş elbiselerini parçalamış, kadınlık niteliklerini yitirmiş kadınlar. Buradan kimsenin haberi yok yönetim tarafından tehlikeli görünenler yakalanıp buraya getiriliyor. Etrafı dikenli otlarla çevrilmiş boyası badanası dökülmüş hangarlara benzeyen bir bina. Dünya edebiyatında özellikle Rus ve Türk edebiyatında böylesi delilik konulu söylentiler çoktur şimdi bu binada çok kısa zamanda dost olduğum ‘’ V ’’ isminde birini anlatmaya çalışacağım. Soylu ve eğitimli bir ailedendi ‘’ V ‘’ yüksek bir mevkide bir bürokratı. Neyzen Tevfik , Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi Zeki Nükteden hazır cevap biriydi.
Deli deyip geçmeyin toplumsal hayatımızda delilerin konumları en üst seviyelerdedir. Edebiyatla ilgilenenler bilirler dünyaca ünlü. Sanat ve edebiyat eserinin çoğunun adları deliye çıkmış insanların yazdığı eserlerdir Nietzsche, Shakespeare , Dostoyevski gibi dahi ve deli kimselerin eserlerinin kahramanları hakikatin sözcüleridirler. Mesela deliler kralı Diyojen bir fıçının içinde yaşardı ama dünyadaki bütün krallardan mutluydu otuz yılını bir tımarhanede geçiren Van Gogh. Sanatla deliliği özdeşleştirmiştir dünyanın en büyük şairlerinden. Sayılan Antonın Artaud. Bir şizofrendi yine Avrupa’nın ünlü yazarlarından.
Robbe Grillet nevroz nedeniyle tımarhaneye girmiş ve burada intihar etmiştir. Yani edebiyatta ve sanatta yeni alanlar açmak isteyenler. Deliliğin diliyle yazmışlardır ismini bilmediğim böyle onlarca yazar, şair ve müzisyen vardır. İsimleri böylesine deliye çıkmış zaman zaman tımarhanelerde yatmış intihar etmiş yaratıcı kimseler edebiyatı ve sanatı özgürleştirmişlerdi. Dünyada söylenen tüm muhalif söylemler delilerin konuştukları söylemlerdir. Deliliğin deli hayata anlam bütünlüğü veren zengin bir dildir. Bilinçlerimizin altında ki dilsel zenginlik delilerin yarattığı dildir bu dâhilerden biride dünyaca ünlü psikanalist Freud’tur. Şizofrenlerin konuştuğu dil bu gizemli zengin dildir yine geldik yazının sonuna bu sözleri bilerek düşünerek ve inanarak söylüyorum. Dünyayı tımarhaneye çeviren Emperyalistler bilmeliler ki ortaçağda olduğu gibi bu günün emperyalizmi deliler tarafından yıkılacaktır. Dâhilerin ve delilerin gücünün karşısında direnecek hiçbir güç yoktur. Bu sözlerime inanmayanlar Hollandalı yazar Erasmus’un deliliğe övgü isimli eserini okusunlar emperyalistler dikkat etsinler Arşimet Evraka evraka diye diye çır çıplak geliyor.