DUBAİ ÇİKOLATASI

Fatoş Özut Kırtay

Gündem önemli!

Dubai çikolatası.

Yediniz mi?

Burcu marka konserve sarma.

Ye ama lütfen.

Dyson süpürge.

Almadın mı hâlâ?

İki kalem daha vardı ama unuttum.

Aklımda bunlar kalmış.

Geçenlerde sosyal medyada gezinirken gördüm .

Ne olduğunu anlamak için okudum ama algılayamadım, algılayamıyorum.

Adı geçen çikolatanın100 gramını 450 TL' ye almak için, kuyruğa girilmiş.

Kadıköy'de bir yerde.

Marketlerde bu sarma kalmamış.

Fenomenin biri bunu yemiş de ünlü olmuş falan filan.

Topyekûn çıldırmıştık.

Ayyuku aştık.

Psikolojik açıdan değerlendirildiğinde, mutsuzluk ve umutsuzluktan haz verecek eylemlere yönelme olarak açıklanır bu durum.

Acıdan kaçınma da diyebiliriz.

Her şeyimiz vardı, bir bunlar kusur kalmıştı, oldu.

Şah idik Şahbaz olduk.

Duble yollarımız mı yok?

Çok hızlı trenlerimiz mi?

Pardon adı yüksek hızlı tren olacaktı.

Saraylarımız...

Saray gibi camilerimiz...

Kadına şiddetimiz...

Hayvanlara eziyetimiz...

Çocuklara sevgisizliğimiz...

Yok!

Eğitimdeki hızlı yükselişimiz...

O kadar arttı ki eğitim ivmemiz, işsizlerimiz bile en az iki üniversite mezunu.

Refahın yüksekliğinden, AVM'ler tıka basa dolu.

Şöyle bir bakın sağınıza, solunuza her bir kişinin, hatta yedi sülalesinin altında tomofil var.

Neyimiz yok neyimiz?

Refah-ül âlâ...

Ama hâlâ ağlarız halimize, memnuniyetsiziz.

Sakalımız yok ki sözümüz dinlene.

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.

Değneğin iki ucunu moka sokan biz...

İki ucu moklu diyerek dövünen yine biz...

En iyisi masal anlatayım ben.

Nasıl olsa çok seviyoruz masalları.

Ninnilerle uyutulduk ya alışkanlık oradan geliyor her hal .

Sittin senedir uyanmaya hiç niyetimiz yok.

Arabesk kültürümüzden olsa gerek, ancak ağlar dururuz.

Kim ne zaman demiş bilmem, bir varmış bir yokmuş.

Masal, mesel vermeli ya, bu sebepten olsa gerek zamanın evvelini seçmişler.

İşte bu evvellerin birinde, yazı yazarken susadım.

Kalburla su içmeye gittim.

Bir de baktım ki, birileri birilerinin beşiğini tıngır mıngır sallayıp durmakta.

Üstelik bir de yanık türkü tutturmuşlar avazdan.

Bitap düşmüşler garipler, ha babam, de babam avutmaya çalışmaktan.

Hele bir yol yardım edeyim diye düşündüm, gözüm kesmedi.

Kalburuma su doldurup, sıvışıverdim oradan.

Görmesinler beni diye de gökyüzüne saklandım.

Sıkıldım beklerken, başladım güneş ve ayla kovalamaca oynamaya.

O bulut senin, bu yıldız benim derken yoruldum.

Yumuşacık bir buluta uzanıverdim, içim geçmiş.

Rüya bana dalmış.

Uğraşıp duruyorum yıllardır, birileri geliverse de alt etsem bu rüyayı diye.

Nerde?

O birileri çok meşgulken, birilerinin beşiğini sallayıp, ninni söylemekle.

Çok beklerim ben daha çok...

Zaman dediğin nedir ki?

Bir yanılsama sadece.

Aman zam!

Eyvah ekonomi!

Battık, bittik!

Ne münasebet, gül gibi geçti 20 yıl .

Biz masallara, Dubai çikolatasına, Burcu sarmaya devam edelim, yanan mahallenin karşısında saçımızı tarayarak...

Afiyet olsun efendim...

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.