Okurken psikolojimin bozulduğu paniklediğim tek yazardır Dostoyevski. Dünyaca ünlü eseri suç ve cezayı okurken iki kere panik atak geçirdim . İlk panikte tıraş oluyordum birdenbire kitabın baş kahramanı aklıma geldi raskalnikovun tefeci lafını öldürüşü gözümün önündeydi birdenbire kendimden geçtim ne yazık ki kendime geldiğimde ne yazık ki suratımı üç dört yerinden kesmiştim uzun süre bu kitabın gizeminden kurtulamadım kitap beni çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği köyüme ve orada yaşadığım kötü olaylara götürdü panik atak sonrası kişi bir süre kendine gelemez sağlıklı düşünemez başka insanlarla sağlıklı ilişki kuramaz sinir ve öfke resmen insanı esir alır bu yüzden kitabın ikinci cildini bir süre sonra okumaya karar vermiştim iki ay sonra yeniden okumaya başlamış ve bitirmiştim ilk okuduğum eseridir ve çöl etkilenmiştim daha sonra budala isimli romanını okumuştum bu romanda yazar resmen İsa peygamberi anlatır bütün atıfları İsa peygamber üzerinedir bu defa da madem Dostoyevski İsa’yı okumuş ben neden hz. Muhammedi okumayayım dedim ve peygamberimizin hayatını birkaç kez okudum üç aya yakın hz. Muhammedin ve hz.İsa’yı ve Dostoyevski’yi hem okudum hem araştırdım işte benim Dostoyevskiyi okumam ve ona bağlanmam böyle başladı zaten kişilik ve karakter olarak Dostoyevskiyle birbirimize çok benzeriz o bana değil ben ona benziyorum benim için önemli olan da budur mesela Tolstoy’u da çok severim Tolstoy ,Dostoyevski, gogol ve Puşkin 19.yy Rus edebiyatı dahileridir aralarında derin farklılıklar vardır fakat benim için en önemli yazar Dostoyevski’dir suç ve cezayı okuyan her kişi kendi karakter ve durumuna göre anlar ama üstad bu romanda insanın vicdanını anlatır 1866 yıllarında yazmış hukukçuların en çok okuduğu eserdir Cemil Meriç Dostoyevskiyi batıdan daha çok doğulular özellikle de Türkler ve Ruslar birbirlerine Çok benzerler der suç ve ceza konusunda tartıştığım herkes yeniden ve yeniden okuduklarını söylemişlerdir inanın ben tam 8 kez okudum gençliğimde okuyamadığım için de çok pişmanım romanın baş kahramanı raskolnikov taşradan şehre hukuk okumaya gelmiş yoksul ama yaratıcı bir öğrencidir okuyamaz okulunu bitiremez çünkü edebiyata ilgi duyar sonra da yazmaya çalışır aslında romanının baş kahramanı olan raskolnikov Dostoyevski’nin ta kendisidir işlediği cinayetin cezasını çekmek için sürgün olduğu Sibirya’da bi kampta dinle tanışır bir süre ilgisiz kaldığı dinle yeniden barışır onun tabiriyle söylüyorum yeniden dirilir bence kitabın en ilginç tarafı da burasıdır bir de raskolnikovun fahişe sonyanın önünde yere kapanır sonyanın ayaklarını öper sonra sonyaya senin önünde insanoğlunun çektiği acılar karşısında yere kapandım der ve sonyadan İsa peygamberin diriliş öyküsünü okumasını ister benim anladığım inançsız Dostoyevski ile sonradan dinle barışan Dostoyevski’nin çatışmasının romanıdır suç ve ceza böyle bir adam bir daha dünyaya gelmez bakın ne diyor daraldığı bir gün herkesin günahı benim günahımdır der bireysel olarak dünyadaki yaşanan iyi kötü olaylar bizi ilgilendirmiyor gibi görünse de gerçekte hepimizi ilgilendiriyordur yaşanan her şeyden kesinlikle hepimiz etkileniyoruz mesela acı çeken insanların acılarını bizler de çekiyoruz açlık çeken insanların açlıklarını bizler de paylaşıyoruz ve etkileniyoruz mesela günah işleyen insanların işledikleri günahlarda hepimizin küçük ya da büyük rollerimiz vardır yazar budala romanıyla biz insanlara sevmeyi sevilmeyi öğretmeye çalışır roman baştan sona kadar başkalarının mutluluğu için uğraşan insanlarla doludur iyiliksever insanların halk tarafından deli olarak değerlendirildiğini görürüz ama sonuçta halkın tel umudu bu deli diye suçladığı insanlardır sevgili dostlar hiçbir insan hiçbir grup ve hiçbir halk başka bir halktan üstün değildir iyilik kötülük sevgi nefret zenginlik ve yoksulluklar değişilebilir şeylerdir hitler bu yanlış felsefe yüzünden herkesin bildiği gibi dünyayı kana verdi o savaşlarda 50 milyon insan öldü bunu da dünyanın en eğitimli halkı yaptı Almanlar dönemin dünyasının en kültürlü halkıydı