Dostoyevski roman kahramanlarına önce suç işletir hemen akabinde itiraf ettirir, daha sonra da işlettikleri suçun bedelini fersah fersah çektirir. “Suç ve Ceza” isimli romanında isminden de anlaşılacağı gibi suçu ve cezayı anlatır. Romanın baş kahramanı Raskalnikov tefeci yaşlı bir kadını ve kardeşini öldürür bir daha da o cinayet yerinden ayrılamaz, pişman olur ama artık pişmanlığı bir işe yaramaz. Çünkü katil olmuştur Raskalnikov, aylarca bu yaşlı kadının cesedini sırtında taşır çünkü vicdan azabı onu bir türlü bırakmaz. Kocakarı rüyalarına girer, tüm hayatını bozar ve yaşamayı ona bir ızdırap haline getirir. Yazarın hiçbir roman kahramanı sıradan normal kendi haline değildirler. Mantıklarıyla değil hepsi de duygularıyla hareket ederler. Yeryüzünde var olan her şeyi tartışırlar, genelde üzerlerine vazife olmayan şeylerle daha çok ilgilenirler. Adam kimyacıysa resim de yapar müzikle de ilgilenir felsefe de yapar. Hepsi de öfkeli, kızgın ve isyankâr insanlardır. Dostoyevski bir dehadır, Rus halkını herkesten iyi tanır. Müthiş bir gözlem gücü vardır, onun yaptığı ruhsal analizleri psikanalistler yapamazlar. Suç ve Ceza’yı okumadan hiç kimse ben roman okudum demesin. Dostoyevski yaşasaydı bugün iyi bir psikiyatra gitse kesin ona bipolar bozukluğu teşhisi koyardılar. Bilmeden belki de bilerek yazarak kendisini terapi etmiştir. Yazmak herkese iyi gelir, en çok da psikolojisi bozuk olanlara. Bir kadınla evlilik konusunu tartışır, kadın iki yıl evli kaldığını ama evliliğini hiç hissetmediğini söyler. Dostoyevski erken evlendiği içindir, der kadın benim burada anlatamayacağım çok hassas şeyler söyler. Dostoyevski sonunda onu kendisiyle barıştırır. Bir başka cinayeti de “Karamazov Kardeşler” adlı romanında işletir, babalarını öldürme şüphesiyle 4 kardeş birbirine düşer. Roman böylesine büyük bir karmaşa ve çelişkilerle doludur. Kardeşlerden Dimitri babasını öldürmemiştir ama devamlı babasının ölmesini istemiş ve bunu da her yerde söylemiştir. Romanın içinde Dimitri, şu an çektiğim vicdan acısı devletin bana vereceği 100 yıllık cezadan çok daha büyüktür der. Dostoyevski’de vicdan merhamet ve ahlak çok önemlidir. Bütün romanlarında bu üç olguyu işlemiştir. Hukuku, adaleti ve insanlığı bu üç gerçeklik üzerine kurmuştur. Suç ve Ceza’da yoksulluk, açlık ve kimsesizlik yüzünden fahişelik yapan Sonya’yı anlatır. Hiçbir yazarda bir fahişeyi Dostoyevski kadar anlamaz, fahişe Sonya işlerini rutubetli küçük bir barakada yapmaktadır. Onu orada izlemeye gelen insanları Dostoyevski çok kötü marizler yüzlerine kocaman kocaman torun torba sahibi evli barklı insanlarsınız utanmıyor musunuz bu kızı izlemeye, vicdanınız, ahlakınız, insanlığınız yok mu sizin? Dikkat edin ağzınızdan akan salyalar birbirinize bulaşır. Dostoyevski gerçekten dahi bir yazardır. 1917 de yapılan Rus devrimini yüzyıl önce görür ve Ecinliler eserinde anlatır. Toplumsal yapıların ögeleri birbirine bağlıdır, devrimler yenilikler tesadüfen ortaya çıkmazlar. Çok muazzam alt yapıları vardır. 1917 Rus devrimine başta Dostoyevski, Tolstoy, Puşkin ve Gogol gibi yazarlar halkın önünü açarak ve örgütlenmesini sağlayarak büyük katkılar sağlamışlardır. Bir halkın yeter ki mühürlenmiş ağzı açılmasın kimse durduramaz. Bunu inanarak söylüyorum, Türk halkının da bir gün ağzı açılacaktır ve kimse susturamayacaktır. Bana inanmayanlar buna şaşıracaklardır, Dostoyevski, Suç ve Ceza isimli eserinin bir kahramanı karşısındaki kişiye, “Yoksulluk ayıp değil Mösyö ama sefalet utandırıcıdır.” der. Bu sözlerle yoksullukla sefaleti birbirinden ayırır, o insanlara iyi bir hayat yaşamak istiyorsanız okuyun der. Okumaya çokça ihtiyacı olan bir toplum da Türk toplumudur. Hayatımız çok verimsiz geçiyor, görgümüzü ve bilgimizi arttırmak okumaktan geçer. Güzel işler yapmak için yapacağınız en önemli şey okumaktır. Dikkat etmek ve yöntemli yaşamaktır, herkes kendi hayatının mimarıdır, kimlerden hangi bilgiyi nasıl öğrenebiliriz? Kendimizi nasıl yetiştirebiliriz ve nasıl yaşamalıyız? Sorularına cevap bulmak istiyorsanız okuyun. Mesela Mehmet Akif, Cemil Meriç, Nazım Hikmet ve Aziz nesin gibi yazarları tavsiye edebilirim. Dostoyevski, insanların çektiği büyük acılarını okuyarak kendini geliştirmiştir. Ünlü Ozan Mahsuni Şerif bir türküsünde şu kıymetli sözleri söylüyor:
“Mahsuni şerifim durdur acını bazen acılardan al ilacını.”
Dünyada dünya okuyucularında herkesin kendine göre bir Dostoyevski’si vardır. Benim Dostoyevski’m inançlı, vicdanlı ve merhametli olan Dostoyevski’dir. O kimileri için zalim, kimileri için alim, kimileri için deli. Mesela Freud için de baba katilidir. Hep hareket halindedir, dinamiktir ve düşüncelerinin ateşi hiç sönmez. Rus halkının ruhu onda somutlaşmıştır.