Ayşe, hemşirelik okumuş ama Bim' de kasiyerlik yapıyor.
Merve, fizyoterapist bölümünü bitirmiş, A- 101'de kasa elemanı.
Ahmet, hem tarih hem de coğrafya öğretmenliği mezunu , üstelik iki bölümü de aynı dönemlerde okumuş ama kitabevinde kitap satıyor.
Elif, patoloji teknikerliği bölümü mezunu. Bölümünü de çok seviyor ve devlet hastanelerinde stajyerlik yapmış.
Fakat Starbucks 'da baristalık ile kazanıyor ekmeğini.
Hatice, Edebiyat öğretmenliği okumuş ve bir fabrikada paketleme elemanı olarak çalışıyor.
Cem, Emine, Melike, Sema ve yüzlerce hatta binlerce, pırıl pırıl zihinlere sahip gençlerimiz...
Aldıkları ücretler ise verdikleri emeklerinin çok altında.
Daha yolun başındalar diyeceğim lakin hedeflerine ulaşan yola bile girememişler ki daha.
Zihinleri parlak, yürekleri şimdiden griye dönmüş.
80-90 KPSS puanı alıp da atanamayanlar çok içlerinde.
Ne olacak bu çocuklar?
'Okumasalarmış' diyerek, arsızca, liyakatsizliğin sahte kaymağıyla obezite olan tuzu kurular, nasıl baskılıyorsunuz insansı yanınızı?
Nasıl beceriyorsunuz , geceleri yastığa başınızı koyup uyumayı?
Nasıl yiyebiliyorsunuz, buradan elinize geçen parayla aldığınız ekmeği?
Üç günlük dünyada, yenilen, içilen, yapılan, yanımıza kâr diyorsunuz.
Kendinizden başka hiçbir şeye inancınız yok.
Ya diğer yandakiler, siz mağdur edebiyatı ile mağdur rolünü alıp kabul edenler.
Hem oynayıp, hem şikayet edenler size yazıyorum şimdiki cümleleri...
Ekmek elden, su gölden bir yaşama sahip iseniz bile, mutlu hissedebiliyor musunuz?
Diyelim işiniz, eşiniz,eviniz var ve coğrafyamızın öteki yanından soyutlanmış bir fanusta yaşıyorsunuz.
Nereye kadar seyredebileceksiniz?
Yahut ne kadar daha taşıyabileceksiniz bu umursamazlığınızı?
Mahalleler, köyler, şehirler, ülke yanıyor.
Bırakın artık yangının ortasında, saçınızı sakalınızı taramayı.
Erdemlere hizmet etmenin vakti geçti bile.
Yunan tanrısı 'Atlas' olabiliriz.
Üç günlük dünyada...