Devrimci İşçi Sendikalar Konfederasyonu (DİSK), Türkiye’nin çeşitli şehirlerinde “Geçinemiyoruz, artık yeter” diyerek düzenlediği basın açıklamasında, asgari ücretin net 5 bin 200 TL olmasını talep etti. Ülke geneline yayılan eylemlerden biri de Gebze’de gerçekleşti. Gebze, 15 Temmuz Milli İrade Kent Meydanı’ndaki eylemde konuşan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Bize kara kışı yaşatmaya çalışanlara karşı ülkemizin baharını hep birlikte getireceğiz. Bu ülke, bu halk, bu işçi sınıfı satılık değildir. Demokrasinin, hukukun, eşitliğin ve adaletin egemen olduğu bir emeğin Türkiye’sini kurmak için omuz omuza mücadele edeceğiz” dedi.
KATILIM
Eyleme DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile birlikte DİSK Genel Sekreteri ve BMİS Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu, DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Kanber Saygılı, Lastik-İş Sendikası Genel Başkanı Alaaddin Sarı ve Genel Başkan Yardımcısı Ziya Ünal, BMİS Genel Merkez yöneticileri Ali Gündüz ve Hami Baltacı, CHP Gebze İlçe Başkanı Gökhan Orhan, BMİS Gebze 1 No’lu Şube Başkanı Selçuk Çifçi, Lastik-İş Gebze Şube Başkanı Özay Bektaş, BMİS Gebze 2 No’lu Şube yöneticileri, Eğitim-İş Kocaeli 2 No’lu Şube Başkanı Bülent Metin, Eğitim-Sen Gebze Şube Kadın Sekreteri Meryem Meriç, EMEP ve Devrimci İşçi Partisi, EYT Gebze Derneği yönetici ve üyeleri ile BMİS ve Lastik-İş’in Gebze’de örgütlü olduğu işyerlerinden temsilci ve üyeler katıldı.
“Gelirde adalet vergide adalet”, “İşçiler açken patronlara huzur yok”, “Hükümet istifa”, “Bu ülke bu halk satılık değil”, “Patronlara değil emekçiye bütçe”, “Yaşasın onurlu mücadelemiz”, “Asgari yaşamak istemiyoruz”, “Asgari ücret 5 bin 200 net”, “İnadına sendika inadına DİSK”, “Direne direne kazanacağız”, “Zafer direnen emekçinin olacak”, “Birleşe birleşe kazanacağız” sloganlarının atılıp dövizlerin açıldığı eylemde DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu şunları kaydetti:
Günlerdir işyerlerinden alanlara meydanlara kadar, ‘Artık yeter. Geçinmek istiyoruz’ diyoruz. Gelirde ve vergide adalet için bir mücadele sürecini işyerlerinden alanlara ve meydanlara taşıyoruz. 01 Ekim tarihinde yeni bir mücadele olarak başlattığımız bu süreci, bugün Türkiye’nin dört bir tarafında sürdürüyoruz. Memleketimize, emeğimize sahip çıkıyoruz.
ARTIK YETER DİYORUZ
Hafta başından itibaren işyerlerinden başladık. İki gündür Türkiye’nin dört bir tarafında, örgütlü olduğumuz bütün bölgelerde, illerde Gebze’de olduğu gibi kitlesel şekilde buluşuyoruz. Basın açıklamalarımızla irademizi ortaya koyuyoruz çünkü, ‘Artık yeter’ diyoruz. Emeğimizi ve memleketimizi savunmak için omuz omuza verdik, yola çıktık. Bizi açlığa ve yoksulluğa mahkum etmeye çalışanlara karşı emeğimize ve ekmeğimize sahip çıkıyoruz. Çünkü işsizlik, pahalılık, zamlar, faturalar belimizi büküyor. Biz çalışıyoruz, bu ülkenin tüm değerlerini ve güzelliklerini biz üretiyoruz ve bizim ürettiğimiz değer üzerinden bu ülke kalkınıyor, büyüyor. ‘Bu kadar büyüdü Türkiye ekonomisi’ diyenler şunu bilsinler ki hepimizin alın teriyle olan bu büyümeden işçi ve emekçiler olarak payımıza düşeni almıyoruz. Bu nedenle sürekli yoksullaşıyor ve borçla yaşamak zorunda kalıyoruz.
Üzerimizdeki bu ağır vergi yüzünden Türkiye vergide dünyanın en adaletsiz ülkelerinden. Her gün ücretimizden gelen vergiyle, satın aldığımız her şeye ödediğimiz vergiyle bu yük belimizi büküyor. Türkiye işçilerin patronlardan fazla vergi ödediği bir ülke haline geldi.
AĞIR KOŞULLARINI ÖDÜYORUZ
Milyonlarca işçi, emekçi, emekli adına, EYT’liler, geçinemeyenler, barınamayanlar adına meydan meydan haykırıyoruz. Ekonomik krizin ve pandeminin ağır koşullarını biz ödüyoruz. Takip etmekte zorlandığımız döviz kuru artışı nedeniyle bizim için ekmek aslanın ağzında değil, midesine kadar indi.
Ülkeyi yönetenler ‘Dövizden size ne’ diyorlar. Gebze Meydanı’ndan çok açık çağrı yapıyoruz. İşçi sınıfının emeğiyle, ekmeğiyle, aklıyla dalga geçemezsiniz. Biz dolarla maaş almıyoruz ama döviz kuru arttıkça her şeye zam geliyor, yoksullaşıyoruz. Türk Lirası değer kaybettikçe alım gücümüz düşüyor. Çünkü biz geçiş garantisi üzerinden dövizle ödeme yapılan üç beş müteahhitten biri değiliz. Çünkü biz ülkenin kaynaklarını, ‘Ne bulursak ucuza’ diye kapatmaya çalışan petrol prensleri değiliz.
TESADÜF DEĞİL
Bu yaşadığımız tablo tesadüf değil, ülkeyi yönetenlerin becereksizliğinden kaynaklanmıyor basitçe. Ekonomi bürokratlarının iş bilmezliğinden de kaynaklanmıyor. Bu tablo 20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının ekonomik politikalarının, tercihlerinin sonucudur. 20 yıldır Türk Lirası’nın değersizleştirilmesi üzerine bir ekonomik politika, büyüme modeli izleniyor. Bu yoksulluk, bu açlık, ülkeyi yöneten siyasi iktidarın sorumluluğundadır. Buradan, bu ekonomik politikalara son verilmesini ve ürettiğimiz değerin hakça paylaşıldığı emeğin Türkiye’sinin mücadelesini veriyoruz.
Bugün toplumun genel gündemi gelir dağılımı ve asgari ücret. Sendikalaşmanın, toplu sözleşme ve grev hakkının önündeki engeller nedeniyle hem sendikalaşma ve toplu sözleşme oranları düşüyor. Bununla birlikte asgari ücret artık ortalama ücret haline gelmiş durumda.
01 Aralık’ta başlayacak olan asgari ücretin belirlenme süreci devletin toplumla yaptığı en büyük toplu sözleşme sürecidir. DİSK olarak o masada yer almamıza rağmen sokakta, iş yerlerinden mücadelemizle, açıkladığımız rakamla bu sürece müdahil olmaya çalışıyoruz.
EN AZ 5 BİN 200 LİRA OLMALI
Asgari ücretin işçinin ailesiyle birlikte hesaplanması, enflasyon ve dolar kuru fiyatları karşısında kaybının giderilmesi, büyümeden pay alınması ve tümüyle vergi dışı bırakılarak kesinti yükünün Hazine’den karşılanması gerektiğini söylüyor ve 2022 yılı asgari ücretinin en az net 5 bin 200 lira olması için bu mücadeleyi hep birlikte büyütüyoruz.
GEÇİT VERMEYECEĞİZ
Ülkeyi yönetenler, ‘Türk Lirası değer kaybedince ücretler azalacak, rekabet gücümüz artacak. Yabancı sermaye Türkiye’ye akacak’ diyor. Gebze Meydanı’ndan emeğimizi değersizleştirmeye çalışan bu politikalara ve bu söylemlere çok açık bir şekilde, öyle yağma yok diyoruz. Bizler, bu halk, bu ülkenin işçi sınıfı satılık değildir. Uluslararası pazarlarda kelepire satılığa çıkartılacak, şahsa ait mal değildir Türkiye’nin emekçileri. Kurulan bu tezgaha, Türkiye’nin yabancı sermaye ve petrol prensleri için ‘kelepir emek kelepir memleket’ diye tezgah açanlara geçit vermeyeceğiz.
BÜTÜN KAYIPLAR GİDERİLMELİ
Bugün ülkemize ve emeğimize sahip çıkmak için verdiğimiz bu mücadelede, Türk Lirası’nın değersizleştirilmesi, enflasyonun yükselmesi ve emeğin ucuzlamasına dayalı politikalar derhal terk edilmelidir. Ürettiğimiz değerin hakça paylaşılması için yıllar içinde enflasyon, dolar kuru karşısında değer kaybeden asgari ücretin insanca yaşayacak bir seviyeye çekilmesi bütün kayıplarının giderilmesi şarttır.
EĞER SOSYAL DEVLETSEK…
Sayın Bakan dün, ‘Türkiye sosyal bir devlettir. Türkiye’nin işçisi sahipsiz değildir’ dedi. Eğer Türkiye sosyal devletse, Türkiye’yi yöneten siyasi iktidar da asgari ücreti en az net 5 bin 200 TL’ye çıkartarak bu sosyal politikayı hayata geçirmelidir. Sosyal devlet olmak, asgari ücreti ve bütün ücretlerin asgari ücret kadar olan miktarını vergi dışı bırakmakla mümkündür. Asgari ücret üzerindeki bütün kesintileri Hazine’den karşılamakla olur.
BUGÜN DEĞİLSE NE ZAMAN?
2008’den bugüne, 13 yıldır işverenlere verilen prim desteği bugün işçilere neden verilmesin? Bugün, bu pandemide verilmeyecekse ne zaman verilecektir? Nerede sosyal devlet. Nerede bu ülkenin işçisinin, emekçisinin alınteri. Nerede çocuklarımızın geleceği. Sosyal devlet olmak temel tüketim ürünlerinde KDV’nin sıfırlanmasıyla mümkündür. İşçi sınıfının insanca yaşayacağı bir çalışma hayatını kurmakla mümkündür.
GÜMÜŞ TEPSİDE VERİLMEDİ
Tarihte de günümüzde de, hiç kimse haklarımızı bize gümüş tepside vermedi. Bundan sonra da vermeyecek. Sendikamızı, konfederasyonumuzu, mücadelemizi omuz omuza büyüterek haklarımızı alacağız. Sendikalı, toplu sözleşmeli olmak işçi sınıfının ekmeğinin güvencesidir. Kendi hayatımız hakkında karar mekanizmalarına katılabildiğimiz demokratik bir ülke olmadan emeğimizin ve ekmeğimizin de hiçbir güvencesi yoktur.
EMEK OLMAZSA DEMOKRASİ OLMAZ
Demokrasi işçinin ekmeğidir. Demokrasinin olmadığı yerde emeğin hakları olmaz. Emeğin haklarının olmadığı yerde de demokrasi olmaz. Bugün burada emeğimizi, asgari ücreti konuşuyorsak aslında demokrasiyi konuşuyoruz. Ülkemizin aydınlık geleceğini, çoluk çocuğumuzun ekmeğini, onların emeğini konuşuyoruz. Yoksulluğa ve emeğimizin ucuzlatılmasına asla teslim olmayacağız. Bize kara kışı yaşatmak isteyenlere karşı ülkemize baharı hep birlikte, omuz omuza mücadelemizle getireceğiz. Üretimden gelen gücümüzü kullanmak dahil demokratik her türlü yöntemle, sendikamız ve örgütlülüğümüzle bu mücadeleyi hep birlikte büyüteceğiz.
HEP BİRLİKTE KURACAĞIZ
Ve diyoruz ki bu ülke, bu halk, bu ülkenin emeği ve işçi sınıfı satılık değildir. Emeğimiz, ekmeğimiz, geleceğimiz, ülkemizi ve memleketimizi savunmak için omuz omuza veriyoruz. Demokrasinin, eşitliğin, özgürlüğün, adaletin, barışın ve kardeşliğin egemen olduğu, ürettiğimiz değerin hakça paylaşıldığı, sendikal haklarımızın önündeki engellerin kaldırıldığı, emeğin Türkiye’sini hep birlikte kurmak için omuz omuza veriyoruz.
BÜYÜTMEYE KARARLIYIZ
Bugünlerde başlattığımız mücadeleyi diğer sendikalara üye işçilerle, sendikasızlığa mahkûm edilmiş işçilerle, işsizlerle, milyonlarca sınıf kardeşimizin sesi, soluğu, umudu olduğumuzu bilerek tüm sınıf dostlarıyla omuz omuza büyütmeye kararlıyız.”
EYT’DE MAĞDURİYET GİDERİLMELİ
Eyleme katılan Gebze EYT Derneği yönetici ve üyelerine de teşekkür eden Arzu Çerkezoğlu, “EYT’li arkadaşlar da yanımızda. EYT’li arkadaşların mağduriyetine son verilmesi için bu mücadeleyi hem konfederasyon ve bağlı sendikalarımız olarak hem de EYT mücadelesini veren kurumlarla omuz omuza yürüttük. Bu ülkede belli bir süre çalışmayı tamamladıktan sonra emekli olmak ve emeklilik sonrası da insanca yaşayabileceğimiz bir ücret ve sağlık hakkı başta olmak üzere sosyal haklara sahip olmak bu ülkede yaşayan herkesin vatandaşlık hakkıdır. Bunu sağlamak devletin de temel görevi, sorumluluğudur. Bu mağduriyete derhal son verilmeli, en düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesinde olmalıdır” dedi.