Turizm konusunda uzman değilim. Kaldı ki kayda değer bir uzmanlık alanım yok. Zaten bence mesleğimizin şöyle bir gerekliliği var. Bu teori şahsıma ait olmakla birlikte farklı ifade biçimi ile benden önce süren varsa da saygı duyarım:
Gazeteci; hiçbir şeyin tamamını bilmek zorunda ve durumunda değil. Ama her şeyden biraz bilmek durumunda. Bunu da sahada gezerek, halkı dinleyerek, bir bileni konuşturarak tamamlar.
İş sağlığı ve güvenliği, vakti zamanında çalıştığım Sanayi Gazetesi’nde yazı dizisi olarak, uzmanlarını konuşturarak enine boyuna irdelediğim bir konu oldu.
2016 yılında bir arkadaşla birlikte, arkadaşın sonradan cayması nedeniyle ikinci sayısı yayınlanamayan Nabız adlı derginin o tek sayısının kapak konusu İSG idi ve 30 sayfa civarı konu işlenmişti.
7 Ağustos Pazartesi günü sabah saatlerinde başlayıp 15 Ağustos Pazartesi günü sona eren Didim tatil veya “tatil”inde henüz yoldayken kafamda kurguladığımı 22 Ağustos Pazartesi gününden itibaren haftanın beş günü yazı dizisi şeklinde yazıya dökmeye çalışacağım.
İç turizm konulu bu dizide bu yorumun yayınlandığı saat itibariyle konunun muhatabı olduklarından ötürü Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay ile yerel yönetim ve hizmetleri;
Didim Turizm Derneği Başkanı Mustafa Şentürk ile yatırımcıların hizmet biçimi, eğitim konularını görüştük.
Didim Kent Konseyi Başkanı Osman Ayyıldız ile görüşmemizde ağırlığı kent konseyine verdik. O görüşmede turizme benden sebep neredeyse hiç değinmedik. Henüz ikinci günümdü ve sahadan yeterince gözlem edinememiş, halk görüşmelerine de başlayamamıştım.
Didim Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Mavi Didim Gazetesi kurucusu Ergun Korkmaz ile ağırlıklı konumuz meslek üzerine oldu. Biraz da ilçedeki siyasi gelişmelere değindik.
Bir de Didim İtfaiyesi’nin ve aynı binadaki Didim Arama Kurtarma ve İtfaiyeciler Derneği’nin bir ayağı Gebze’ye de uzanan bir hikâyesi var. Son görüşmeleri önümüzdeki günlerde Gebze’de gerçekleşecek. Bu haberin yanı sıra DGC Başkanı Ergun Korkmaz ile görüşmemi dizi dışı haberleştireceğim.
Didim Ticaret Odası Başkanı Hilmi Erbaş ile “tatil”in son günü olan bugün (15 Ağustos) görüşme girişiminde bulunacak, aksi halde yazılı soru cevap yöntemine başvuracağım.
Didim’in günümüzdeki iç turizm konusuna gelince bu yıl ne belediyenin, ne de oteller başta olmak üzere işletmecilerin öngöremediği kadar yoğun talepten ötürü hizmetlerde aksama ve sorun artış göstermiş. Didim Turizm Derneği Başkanı Mustafa Şentürk iyimser. Sorunları kabulleniyor ve önümüzdeki sezondan itibaren iyileşme yaşanacağını belirtiyor.
Aydın Büyükşehir Belediyesi’ni bağlayan toplu taşıma hizmetleri bezdirecek derecede sorunlu. Taksiler ile de çözüme ulaşamıyorsunuz.
Sorunların hepsi ama hepsinin çözümü bence mümkün.
Ve yine gözlemlerim üzerinden hele ki otellerde; hem çalışanlar hem otellerin konukları için iş sağlığı ve güvenliğine dair acil giderilmesi gereken eksikler var. Dizide; otel ismi vermeden ancak iki kişinin yaralandığı, yaşanmış bir vaka da konu edilecek. Bence öncelik İSG, önce insan.
Ve diğer en büyük sorun; ahlak..
Ticaret ahlakı.
Elbette tüm esnafları kapsamaz, bütünü ifade etmez ancak kendi yaşadıklarımdan da sebep yerli turisti “yolunacak kaz” gibi görüp “ahlaksızca” kazıklarsanız, bunun faturası bütün Didim’e pahalıya patlar. Neler yaşandığı da dizinin konularından biri olacak.
Didim’de fırsatçı esnaf tipi var. Koy gezisi esnasında meşrubata 25 TL etiket konması.. Gün boyu denizin ortasında olan tüketicinin ikinci bir seçeneği olmamasından fırsatçılık. Bunu katıldığım turun organizatörüne de söyledim: “Yolunacak kaz değiliz.”
Didim’de “aç” esnaf tipi var: Anne ile çocuğu yolda yürürken küçük çocuk aniden sıkıştı. Annesi can havliyle kapısının önünden geçtiği işletmenin tuvaletini kullandı. “Oturup bir şey de yemeyip tuvaleti kullandınız. 5 TL verin bari” dendi. Tuvalet işletmecisi misin mübarek!
Yaşadığım örnekten sebep: Mesafeli müşteri seçip özellikle otogardan oteline gidiş dönüşte taksiye mecbur kalanı, “Uzun mesafeli yolcu” olmadığı gerekçesiyle mağdur eden..
Ondan öte taksimetre hilesiyle aleni ahlaksız esnaf tipi var.
Dün akşam Turizm Derneği Başkanı Mustafa Şentürk ile görüşürken gazetecilikten öte bir iç turist olarak da izah ettim: “Didim’de bir işletmeyi beğenmem, diğer gelişimde değiştiririm. (İkinci gelişim, öyle de oldu) İki değiştiririm, üç değiştiririm ama, ‘Bir daha mı Didim…’ deyip ayağımı kestiğimde kaybeden, neredeyse tüm geliri turizm olan Didim olmaz mı?”
Hizmet boyutunda durum üst paragraftaki gibi. Hizmet kalitesi yetersizse, o ilçenin hala birkaç kredisi var.
Ancak ilçedeki tüm esnaf ve girişimciyi asla kapsamamakla birlikte, az sayıda olsa bile ahlaki çöküntüdeki “esnaf” ve “girişimci”den sebep, Didim’in ikinci bir kredisi bile ciddi risk altında, diyorum.
Emlak sektörüne de dayanan ahlaksız esnaf tipinin çok sayıda kişiye sattığı daireden sebep çok sayıda İngiliz’i ilçeden göç ettirdiği, malum.
Memleketin sorunu ahlak ve ahlaki çöküntü, Didim’de memleketin parçası diyorum.
Herkes temizliğe kendi evinin önünden başlarsa o çöküntü de geçer diyorum.
Başka da bi’şi demiyorum.