Yine bir edebiyat yazısıyla yola çıktık.
Edebiyat sürprizlerle, sırlarla doludur, güzelliklerle bezenmiş düzenmiştir.
Bir annenin sütüyle bebeğini beslediği gibi edebiyatta biz insanları besler, yaşama hazırlar, yolumuzu aydınlatır.
Her hikaye bir nasihat, hikmet geleceğe dair bir gerçeklik olduğu gibi her öyküde de gerçek hayattan, gelecekten izler ve işaretler vardır.
Romanlar, öyküden ve hikayeden çok daha kapsamlı derinliklidir.
Sıkıldığımız, bunaldığığımız ve kederlendiğimiz zaman derinden ahlar çekerek “hayatımdan roman olur” deriz ya bu sözleri söylerken romana olan ilgimizi ifade ederiz Romandan, okumaktan söz ederken aklıma hemen üstadım Dostoyevski gelir.
Ne yapabilirim ben de bu adamı seviyorum ...
Edebiyattaki benim önceliğim Dovstoyevski’dir.
Dovstoyevski’den sonra yazılmış Dünya’daki bütün romanlar, öyküler ve hikayeler Dovstoyevskiden izler taşırlar.
Dovstoyevski olmasaydı, Dünya’da çok önemli birşey eksik olurdu.
Yazdığı Kromozof Kardeşler isimli romanı hayatta karşılığı olan bir romandır.
Dünya’nın en büyük şaheseridir bu kitap.
Psikologlar insanı Dovstoyevski’den öğrenmişlerdir.
O bu konu da bir otoritedir.
Büyük devletler ellerindeki silahlarla, ordularla büyük devlet değillerdir.
Edebiyatıyla, sanatçısıyla, yazarıyla, şairleriyle, ressam ve bilim adamlarıyla büyük devlet olurlar...!
İngiltereyi büyük devlet yapan Virginia Woolf, Charles Dickens, Chartres Katedralin, Balzak ve Rusyayı da Tolstoy, Dovstoyevski ve Puşkin gibi yazarlardır.
Tabi ki bu anlamda Türkiye’de büyük bir devlettir.
Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Fakir Baykurt, Mehmet Akif, Yaşar Kemal, Orhan Pamuk gibi büyük edebiyatçıları sayesinde Yaşar Kemal Anadolu’yu Dünya’ya anlatmış bir yazardır.
Türk denince Dünya’nın aklına yaşar Kemal ve Nazım Hikmet gelir.
Nazım Hikmet boynunda taşıdığı mahkumiyet dar ağacı ipiyle yaşamıştır o çilelerin şairidir...!
Onun hayatı hiç bir zaman bir dikensiz gül bahçesi olmadı çünkü o konfora karşı insan zemeğini, devrimciliği seçti.
Herkes bildiğini anlatır, edebiyat konusunda benim en iyi bildiğim yazar Dovstoyevski ve Tolstoy’dur.
Dovstoyevski’nin Suç ve Ceza isimli romanını okuduğum zaman içimden bir ses iş de bu roman senin hayatının romanıdır demişti.
Romanın erkek kahramanı Roskal nikof ile öyle çok ortak noktamız var ki, yediğimiz yemekler, giydiğimiz elbiseler yaşadığımız, yoksulluklar, çektiğimiz acılar okul hayatımız birbirine benziyor.
İkimizde anksiyete hastasıyız.(anksiyete takıntı anlamına geliyor)
Tutkulu aşklar, ayrılıklar, büyük tranvalar hastalığın önemli uyarıcılarından anksiyete hastası olduıumu iki gün önce yaşadığım bir yanılsamadan bir kez daha anladım.
O gün gece yarısıyda hava almak için balkona çıktım, havaya bakmak için başımı yukarı kaldırdım, bir de nö göreyim.
Ay bildiğimiz ay tüm ihtişamıyla suratımın üstünde duruyor.
Oğlumu çağırdım görsün diye “bak oğlum aya bak” dedim. “Ne ayı baba sen hayal görüyorsun” dedi.
O günden beri bu güzel hayalimin güzelliğini yaşıyorum.
Ben ayı tüm güzelliğiyle gördüm ya gerisinin önemi yok.
Ay ile aramda sadece gözlerim burnum ve dudaklarım vardı.
Bir haftadır çocuklar bir doktora görünmemi söylüyorlar.
Doktor ne yapabilir. Hem hayatımda yaşadığım bu güzellikten neden şikayetçi olayım.
Allah delileri severmiş, böyle hayalleri olanların herşeyi var demektir
Ben hayallerimle, düşledikle Dünya’nın en zengin insanıyım.
Ruhumda da böylesine bir hazine var kim benim gibi olmak istemez.
Elli yıllık yaşamımda hiç o gece ayı gördüğüm gece gibi heyecan duymamıştım, yaşamaktan keyif almamıştım...porno film