Demokrasi ve Atılım Partisi – DEVA Partisi Darıca İlçe Teşkilatı, Marmara Denizi’nin kâbusu haline gelen Marmara Denizi’ndeki deniz salyasını 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde gündem edindi. Darıca Bayramoğlu, Balyanoz Koyu’nda gerçekleşen basın açıklamasında iktidarın gerek genel, gerek yerel çevre politikaları eleştirilerken çözüm önerileri de sıralandı.
Kökten çözüm çağrısında bulunulurken ileri teknolojide biyolojik arıtmaya geçilmesi istendi: “Yüzeydeki salyaları toplamaktan ziyade sorunun kaynağına inilip kökten çözüm getirilmelidir. İleri biyolojik arıtmaya kesinlikle geçilmelidir.”
DEVA Partisi Darıca İlçe Teşkilatı Doğa Hakları ve Çevre Politikaları Birim Başkanı Mine Aktürk’ün değerlendirmesinin ardından basın açıklaması
ilçe yönetim kurulu üyesi Emre Güler tarafından okundu. İl yönetim kurulu üyesi Oğuz Saka ile birlikte ilçe yöneticilerinin katıldığı açıklamada şu görüşlere yer verildi:
DENİZİN ÖLÜMÜNÜN İLANIDIR
“Dünyanın en genç, bereketli, ilginç denizlerinden Marmara Denizi, AK Parti döneminde öldürüldü. Denizin yüzeyini ve derinlerini saran deniz salyası, denizin ölümünün ilanıdır. 25 yılda ölüme terk edilen cesedin çürümesidir. 2007 yılında da bölgede görülen sorun, ondan sonra görülmezden gelindi.
BELİRLEYİCİ SONUÇTUR
Yerel seçimler öncesinde düşüncesizce su fiyatları üzerinden siyaset yapılması, arıtma maliyetlerinin belediyelerce karşılanamamasını ve yeni yatırımların yatırımları imkânsız kılmıştır. Çevre ve insan yaşamı siyasi ranta kurban edilmiştir. Marmara’daki çürüme ne yazık ki insan – doğa – rant ilişkisinin ülkeyi getirdiği yeri yansıtan belirleyici bir sonuçtur. Bu olaya, ‘Kirlilik değil doğal hadisedir’ diyen anlayışı ret ediyoruz.
BU YÜKÜ KALDIRAMADI
Deniz salyası üç nedenden dolayı artmıştır. Birincisi, deniz suyunun 40 yıllık ortalama sıcaklığı iki buçuk derece yükselmiştir. İkincisi ise yetersiz arıtma nedeniyle denizde artan besi yükü, asit, fosfor, evsel ve endüstriyel atıkların ileri biyolojik arıtma yapılmadan denize karışmasıyla ortaya çıkan besin elementlerinin miktarının çok yüksek olmasıdır. Sonuncusu ise Marmara Denizi’nin orijinal yapısıdır. Açık deniz olmayan Marmara Denizi çevresinde Türkiye nüfusunun üçte biri yaşamaktadır. Türkiye sanayisinin yaklaşık yüzde 50’si bu bölgededir. Susurluk Ovası ve Trakya çok önemli tarımsal alanlardır. Bu kadar yükü Marmara Denizi kaldıramadı.
CANLILAR OKSİJENSİZ KALDI
Hafta içinde yaşanılan fırtınayla birlikte deniz salyası kıyı kesimlere, mendirek içlerine çekildi. Deniz salyası tekneleri kıyılarda mahsur bıraktı, balıkçılar denize açılamıyorlar. Bazı yerlerde ise müsilaj açığa gitti. Daha büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız. Kıyılardan dağılan deniz salyası açıklarda ve deniz dibinde yoğunlaştı. Deniz dibi ve oradaki canlılar oksijensiz kalıyor. Gözden uzaklaştı diye tehlike geçti diyebilirler. Bu daha tehlikeli sonuçlara neden olur.
YA GÖÇ EDECEKLER…
Küresel ısınmanın etkisi daha da arttığı için deniz salyası ile birlikte bazı mikroorganizma grupları artacaktır. Bu mikroorganizmalar oldukça zehirlidir ve bazı balıkları da etkileyecektir. Dibe çöken müsilaj balık lavralarını kaplıyor, oksijensiz bırakıyor, doğurganlığı düşürüyor. Marmara’da balıkçılıktan 22 bin aile geçiniyordu. Ya göç edecekler, ya aç kalacaklar.
BİLİM İNKAR EDİLİNCE..
Balıkların solungaçlarını tıkayarak ölümlerine neden olan deniz salyasına karşı acil eylem planı uygulanmaya alınmalıdır. Acilen kriz masası kurulmalıdır.
Atık yönetim sistemi olmadığı için ileri biyolojik ve kimyasal arıtma tesisleri yapılmadı. Yasalara bu konuda yeni maddeler ilave edilmedi. Karar vericilerin bilimsellikten uzak yaklaşımlarıyla alınan kararlar, doğa felaketinin nedenidir. Bilimi inkâr eden, doğayı anlamayan zihniyet felakette sebeptir.
YENİ TESİSLER İÇİN KAYNAK
Mutlaka daha iyi arıtma yapılmalı, derin deşarj yapılmalı ve en kısa sürede derin deşarj tesislerinin önüne ileri biyolojik arıtma tesisleri kurulmalıdır. Mevcut tesislerde arıtma kapasitelerinin yükseltilmesi için belediyelere kaynak aktarılmalıdır. Marmara çevresindeki akarsulara atık sular arıtılmadan verilmemelidir. Atıklar, mutlaka ileri biyolojik arıtmadan geçmelidir. Tarımsal gübre ve zehir kullanımı denetlenmelidir. Yeni tesisler için derhal kaynak aktarılsa bile tesis ancak iki üç yıl içinde işletmeye alınabilecek ve Marmara Denizi altı yedi yıl sonra temizlenebilecektir. Kaybedilen her gün sorunu daha da büyütüyor.
HEPİMİZ AZALTMALIYIZ
Marmara Denizi’ne bırakılan atık su miktarını hepimiz azaltmalıyız. Elimizi yıkadığımız suyu klozete dökebiliriz. Gıda atıklarını kanalizasyona vermemeliyiz. Kafelerde bulaşık suları, park sulamasında kullanılabilir, yeter ki çevre dostu deterjanlarla yıkansın. Tabi bunu başarabilecek liyakatli kişiler ve zihniyetlerin iktidarda olması gerekiyor.
RİSK YÖNETİMİ OLMAYINCA…
Marmara Denizi’ndeki müsilaj, deprem gibi bir afettir. AFAD’a görev düşmektedir. Deprem gerçeğinde olduğu gibi risk yönetimi ve öngörülü çalışmalar yapılmadığından kriz yönetimi yapmak zorunda kalıyoruz.
Kontrol altına alınabilen yüzeydeki tabakalar ham petrol felaketlerinde olduğu gibi bariyerler ile kıyıya yakın yerlerde çevrilmeli ve DYTT’ler ile temizlenmelidir. Geniş alanlarda temizleme anlamsızdır.
Atık yönetim politikası değişmelidir. Yasa koyucu ve Çevre Bakanlığı’nın görev üstlenmesi gerekiyor.
GÖREVE DAVET
Cumhurbaşkanı’nı, Çevre Bakanı’nı, Marmara Belediyeler Birliği Başkanı’nı ve Marmara’ya kıyısı olan tüm il ve ilçelerin vali, kaymakam ve belediye başkanlarını kriz masasını faaliyete geçirmeleri için inisiyatif almaya çağırıyoruz. Üniversiteleri, sivil toplum kuruluşlarını göreve davet ediyoruz. Tüm siyasi partileri gerçek bir vatansever olduklarını göstermeye ve kanıtlamaya davet ediyoruz.
MBB Başkanı Tahir Büyükakın, 18 Mayıs 2021’de eylem planıyla ilgili süreci başlattıklarını söyledi. Süreci değil derhal eylemi başlatmalıyız. Çalıştay düzenleyerek enkaz kaldırma çalışması yapılamaz.
Yapılması gereken Marmara Denizi çevresindeki tüm kuruluşların bir araya gelip karar almasıdır. Kriz yönetiminin yanı sıra risk yönetim sistemi kurulmalıdır.
KİRLETİCİLER KONTROLE ALINMALI
DEVA Partisi’nin politikası Marmara Denizi’ne arıtılmadan bir litre su bile bırakmamaktır. Türkiye’nin çevre sorunları konusunda iklim değişikliğini dikkate alan bir atık yönetim politikası belirlenmelidir. Marmara Denizi’nin tüm kirleticileri kontrol altına alınmalıdır. Biyoçeşitlilik desteklenmeli, sürdürülebilir çevre politikası oluşturulmalıdır.
Yüzeydeki salyaları toplamaktan ziyade sorunun kaynağına inilip kökten çözüm getirilmelidir. İleri biyolojik arıtmaya kesinlikle geçilmelidir.
BATAKLIĞA DÖNEBİLİR
Müsilaj felaketine çözüm üretilemez ise pek çok sektör etkilenecektir. Marmara’ya kıyı tüm sahil beldelerinde turizm sektörünü vuracaktır.
Deniz ticareti için Marmara Denizi çok önemli bir geçiş güzergahıdır. Tedbir alınmazsa Marmara Denizi bir bataklığa dönebilir.
Bir başka çevre felaketine sebep olacak Kanal İstanbul projesine DEVA Partisi olarak karşıyız. Jelleşmeye başlayan Marmara Denizi ölürse Kanal İstanbul hayali başlamadan bitecektir. Kanal İstanbul’dan önce Marmara Denizi’ndeki deniz salyasına çözüm bulunmalıdır. Önceliğimiz denizlerimizin temizliğidir.
SUSUYORSA SUÇLUDUR
İktidar günlerdir müsilaj konusunda susuyor. 128 milyar konusunda, mafyadan aylık 10 bin dolar alan siyasetçi konusunda, bakanın eşinin bakanlığa ürün satması konusunda gördük ki susuyorlarsa suçludurlar. Müsilaj konusunda da susuyorlar çünkü suçlular.
Ne yazık ki ülkede feryat eden esnafın, öğrencinin, işsizin, yoksulun feryadını duyurabileceği bir yönetim sistemi yok. Türkiye’nin günlük boş tartışmaların önüne geçerek liyakatli kadrolar elinde yönetileceği, feryatların havada kalmayacağı, her derde deva bulunacağı günlere ihtiyacı var.”