O gece, deprem bölgesinin dışında yaşayanlar,yakınları tarafından gelen mesaj ve telefon sesleriyle irkildi. Telefonun ardında ki ses, büyük bir depremin olduğunu bildiriyor, kimileri evlerinin yıkıldığını yada yardıma ihtiyaçları olduklarını söylüyordu. Yine sosyal medya hesaplarında gezinenlerin karşısına çok sayıda deprem bilgisi geliyor, enkazların altında kalan insanlar video çekerek yadaev adreslerini vererek, yardım istiyordu. Hiçbir resmi kuruluş açıklama yapmıyor, bölgedeki hiçbir kuruma ulaşılamıyor, yardım çığlıkları ülkenin 11 ilinden gökyüzüne yayılırken depremin bilgisi, etkisi ve şiddeti sabah olup gün aydınlanınca öğreniliyordu.
6 Şubat saat 4.17 geçe, merkez üstü olan Maraş’ın Pazarcık ilçesinde, 7.7 büyüklüğünde gerçekleşen deprem birçok ilde hissedildi. Büyük can ve mal kaybına sebep oldu. Birinci depremden 9 saat sonra merkez üssü Elbistan olan 7,6 şiddetinde bir deprem daha meydana geldi. Birbirini izleyen yüzlerce artçı depremler ölümü, yıkıntıyı, acıyı daha da arttırdı. Kahramanmaraş, Gaziantep, Kilis, Hatay, Osmaniye, Adana, Malatya, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adıyaman ve Elazığ’da yaşanan yıkımın boyutlarını aradan bir yıl geçmesine rağmen hala belirlemek olanaksız. Resmi açıklamaların gerçeği yansıtmadığı da bir gerçek...
Deprem ve onun ardından devam eden sarsıntılar çok ağır bir tablo yarattı. Kuşkusuz depremin şiddeti ve geniş bir bölgeyi etkilemesi, çalışmaları zorlaştırdı. Fakat arama kurtarma ekipleri, arama kurtarma için gerekli teknik araç ve iş makineleri bölgelere günler sonra ve sınırlı sayıda gönderildi. Ayrıca deprem sonrası çalışmalar için gerekli güvenli noktaların da hasar görmesi, havaalanlarının, yolların işlemez hale gelmesi, kamu binalarının, hastanelerin yıkılması tabloyu daha da ağırlaştırdı. Halkın sığınacak yeri kalmadı.
Özellikle depremde yıkılan birçok mahalle ve köy’ün kendi haline terk edildiğini, ilk arama-kurtarma çalışmalarının büyük ölçüde yurttaşların kendi olanaklarıyla yapıldığını, telekomünikasyon firmalarının afet durumuna uygun yapılanmaya sahip olmadığını bir kez daha yaşayarak öğrendik. Adam kayırma ve liyakatsız kişilerin önemli yerlere getirilmesi ile yıllarca haberlere konu olan AFAD ve Kızılay’ın gerekli insan ve malzeme desteğini alana ulaştırmasında, doğru kişilerle buluşturmasında ve kontrol tesis etmesinde muazzam gecikmeler ve beceriksizlikler yaşadığını gördük. Çok sayıda insan enkaz altında kurtarılmayı beklerken kan kaybından yada soğuktan öldü.
Yine en büyük sorunlardan biride bölgede ki insanların güvenle barınabileceği konutların ve kapalı spor salonu gibi alanların yetersiz olmasıydı. Yurttaşlarımızın çok büyük bölümü gün ve gecelerini sokaklarda yada kendi elleriyle yapabildikleri derme çatma barakalarda geçirdi. Kış şartlarının ağır geçtiği bölgede çadır yada konteynır kentler günler sonra ve yeterli sayıda kurulamadığı için insanlar zarar görmüş, yıkılma riski olan evlerinde ölüm korkusuyla kalmak zorunda bırakıldı.
Deprem sonrası bölgede inşat yapan çok sayıda müteahhit ortadan kayboldu, saklandı yada yurtdışına kaçtı / kaçmaya çalışırken yakalandı. Bunun üzerine Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, depremlerden etkilenen illerde yıkılan binalarla ilgili soruşturmalarda 171 kişi hakkında tutuklama kararı çıkarıldığını açıkladı. 20 yıldır iktidarda olmalarına, ilgili bakanlıkları ve bölgede ki belediyelerin çoğunluğunu ellerinde bulundurmalarına, gelir ve oy kapısı olarak gördükleri mimar aflarını çıkarmış, AFAD ve Kızılay’a liyakatsiz, yandaş kişileri doldurmuş fakat hiçbir sorumluluk almamış, tek bir istifa dilekçesi yazmamış olmalarına dairse bir yıldır hiçbir açıklamada bulunmadı.