Emek mücadelesi ancak demokratik iklimlerde serpilip, gelişebilir. Yani bir ülkede demokrasinin varlığı demokratik kitle örgütlerinin, sendikaların vb gelişmişliği ile toplumun örgütlülüğü ve bu örgütleri aracılığıyla ülke yönetimine, kararlara katılımı ile ölçülür. Üstelik bu örgütler ülkeyi yönetenler gibi düşünmek zorunda değildir. Ancak ülkeyi yönetenler onları dinlemek zorundadırlar. Çünkü bu örgütler hem demokratik hem de kitleseldirler ve içinde birçok farklı fikir sahibi insanı barındırırken o örgütlerin ortak taleplerini iletirler.
Ülkemize baktığımızda her alanda şiddet almış başını gidiyor, bir tarafta bombalar, bir tarafta tecavüzler. En çok çocuklar ve kadınlar mağdur. Yönetenler her sorunu baskıyla, şiddetle çözmeye çalışıyorlar. Şiddet her yerde olduğu gibi artık okulların da bir parçasıdır. Bu doğrultuda her sokağa bir polis kampanyası ve önerisi okullarda güvenlik memuru öğretmenleri ortaya çıkarmıştır. Böylece dünya literatürüne, eğitim alanında önemli bir katkı sağlamış olduk. Öğretmen okullarının kuruluş yıldönümünde, köy enstitülü öğretmenleri anarsak şöyle deriz “Onlar müzikten arıcılığa, tarımdan yapıcılığa, resimden tiyatroya kadar, iş içinde üretken öğretmendiler.” Bu günkü öğretmeni birisi tariflese; yeni çıkan yasayla güvenlikçi yani James Bond tipi öğretmen derdi. Uçanı da kaçanı da yakalayan öğretmen demek. Sonra bu öğretmenin bu duruma uygun rütbeleri de var; baş ve uzman öğretmen gibi. Ne yapalım, selam olsun öğretmen okullarına.
Hak ihlalleri devam ediyor, her yerde şiddet ortamının izleri var. Barış ve bir arada yaşam için hiçbir çaba yok. Resmen çatışmalı bir ortam hazırlanıyor. Türkiye Balkanlaşsın isteniyor ya da Ortadoğu’daki anlamsız emperyalist paylaşım savaşlarının parçası olsun. Yağma yok! Bizler varız. Çatışmayacağız. Bu ülke Osmanlıdan yana bütün renkleriyle bir arada yaşar, yaşayacaktır. Fakat çatışmalı ortam, emekçilerin en küçük demokratik tepkilerini şiddetle bastırmayı gerekçe oluşturur haldedir.
Yargı kararları uygulanmıyor, dinsel faaliyetler, kadrolaşma dur durak bilmiyor, liyakat o da ne denir halde, sanki sözlükte bu sözcük kaldırılmış gibi. Her şey olabilir.
Siyasal iktidar meclis çoğunluğuna dayanarak toplumu kendi siyasal ideolojisi doğrultusunda şekillendirmeye çalışıyor.
Bütün bu gelişmeler biz emekçiler ve öğretmenler için kaygı vericidir. Ülkede demokrasi geliştirilmediği sürece yokluk, yoksulluk, sefalet, huzursuzluk ve şiddet devam edecektir.
Demokrasiye herkesin ihtiyacı olduğuna inanıyoruz. Ama en çok ta işçiler, emekçilerin ihtiyacı olduğunu biliyoruz.
Bunun için demokrasi mücadelesini yükselterek bağımsız, demokratik Türkiye’yi yaratmak için örgütlenmeliyiz. Bunu yapabilirsek, demokrasi ve emekçiler kazanacak. Yolumuz açık olsun.