Yaşlı dünya tatlısı bir amcayla sohbet ediyoruz doğu illerimizin birinden elli yıl önce gelmiş Gebze’ye bana geliş öyküsünü anlatıyor dertli söyleyen olur boşuna dememiş dertli kederli bir adam sigaranın birini yakıyor ötekini söndürüyor bıyığını sigaranın zehri sapsarı etmiş sağ elinin parmakları da bıyığı gibi sapsarı parmaklarına baktığımı görünce bırakamadım bu zehiri dedi birileri gelip bir kötülük yapıncakmış gibi eritti duruyor çok eski çağlarda gelmiş gibi Gebze’ye neden geldiniz dedim ? büyük bir hiddetle reşo ağanın yüzünden dedi Allah belasını versin zaten verdi de.
Gurbetten dönen oğlu Ali bir gün köyde reşo ağayla tartışmaya tutulmuş bir gün reşo ağaya insanlar yalnız işleri gereği birbirlerinden farklıdırlar görevlerinin dışında kimse kimseye emir veremez istemediği işi yaptıramaz üstünlük sağlayamaz herkes özgürce istediği düşünceyi açıklayabilir bu sözleri söylemez reşo ağa delirmiş vay sen misin bu sözleri söyleyen oğlum aliye saldırmış kamçısıyla vurmuş hakaret etmiş ….tir git bu köyden demiş on gün sonra pılıyı pırtıyı topaldık Gebze’de bir dostun yanına geldik doğu ve güney doğu bölgemizde bu tür şeyler yadırganacak şeyeler değildirler
Amcanın bu hikayesi bana yine bu bölgede bir köylünün başına gelir olay şeyledir yine bir köyün ağası bu köylüye yapmadık kötülük bırakmaz köylü köyünü terk eder başka köye yerleşir ağa o köyün ağasıyla birlikte o adama kötülük etmeyi sürdürürler bela bir iken iki olur köylü kazaya gider ağaları mahkemeye vermek için dilekçeyle gider durumu anlatır adam acır çok dehşetli bir dilekçe yazar ve köylü okutur köylü meğer ben ne büyük acılar çekmişimde haberim yokmuş böylesi rezaletler bu bölgelerde halen devam etmektedir feodalizm devam
Ettikçe bu haksızlıklarda devam edecektir bazı aklı evvel sos yoluklar fe odalizmin bittiğini söylüyorlar fe odalizm İzmir’de, Edirne’de bile var İstanbul fe odalizimle yönetilmektedir amca biz hiç yaşamadık oğul benimle köyde toprağa gömülü bir evim vardı kalabalık bir aileydik her şeyi bu odada yapardık yemek burada yapılırdı çamaşır burada yıkanırdı ara sıra çocuklar uyuduktan sonra gece yarısına doğru sevişirdik doğum olum burada olurdu bu odanın bir yanı da hayvanların barınağıydı öğretmen yok ebe yok bir imam vardı birde muhtar
Bütün bu anlatılanlara ve yaşanılanlara rağmen halkın büyük bir çoğunluğu geleceğe değil geçmişe göre düşünüyor geçmişte yaşadıkları o yoksunluğu özlüyor bu yanlışa da hak vermiyor değilim şimdiki zamanda ki yaşanan işsizlik açlık fırsat eşitsizliği sosyal bir hayatın eksikliği insanları geçmişlerinde yaşadıkları yoksunlukları özletiyor bir şeyi sevmek mutlu olmak için insanların gönülleri mutlu olmalı Türkiye’de sosyal hayat yok sanat edebiyat bilim dibe vurmuş halkın binde bir kitap okuyor bin kişiden bir kızını belki baleye gönderiyor bin kişiden birinin çocuğu piyona çalabiliyor resim yapabiliyor yüzlerce kişiden bir kişi hatasından dolayı özür dileğe biliyor ve af edersiniz diyebiliyor ben kendimi bu durumdan ayrı tutmuyorum daha birkaç yıl önce psikolojik sorunlarımdan kurtulmak için Edirne’de bir üfürükçüyü gitmiştim Türkiye’de sanat ve edebiyat dibe vurmuş var olanda bir takım küçük burjuvalünqen takımının eline geçmiş. Geçmiş yıllarda ülkenin önemli yazar çizer ve müzik adamları soldan çıkmıştı bu anlamda bu anlamda cem karaca, ruhi su, yaşar kemal ve fakir bay kurt gibi dünya çapında sanatçılarımız vardı. bu gün solun yaşadığı daralma alçalma yüzünden dünya çapında sanat karda yetiştiremiyoruz sağ kesimde Mehmet Akif, cemil Meriç, Barış Manço, gibi sanatkarlar yetişmiyor bakıyorum bakının dede efendinin Mevla’nınım ve Yunus’un yaşadığı Osmanlının o bir dönemi bu günkü Türkiye’den sanat ve edebiyat bakımından çok önemli maalesef ülkemizin mimarlar mimarı olan mimar Sinan’dan ve bir dünya doktoru olan İbni Sina’dan sonra dünya çapında insanımız yok Türkiye’de sanat yeteneği ve ruhu olmayan bir sürü bağıran gürültü çıkaran insanlar var.