DELİLİĞE GİDEN YOLLAR…

Tuncer Altunbulak

Biz agresif , huzursuz , inatçı , egosantrik , duyarlı ve romantikler için varız. Boşuna dememişler “Delilerin gömleği akıllıların kefenidir” diye. Ben şimdi sizlere tanıyıp bildiğiniz deli var mı desem? Çoğunuz gülerek istediğiniz deli olsun deliden çok ne var bu ülkede dersiniz. Haklısınız ama benim sözünü ettiğim deliler bunlardan değildir. Benim sözünü ettiğim okumaktan , düşünmekten , aşırı meraktan ve duyarlılıktan dolayı delirenlerdir. Bizim toplum okuyana deli der. İnsanlar birbirlerine çok okuma deli olursun diye şaka yollu nasihat da bulunurlar. Yani toplum olarak kitap okumayı, düşünmeyi bir tür delilik aracı olarak görüyoruz. Sanırım okumamızın sebeplerinden biri de bu serzeniştir. Bizim delilerimizin çoğu okumaktan değil işsizlikten ,yoksulluktan, gördükleri adaletsizliklerden ve aşağılanmalardandır. Bu yüzden de kültür, sanat, edebiyat ve bilim üretemiyoruz. Oysa kitap, delilik, aşk , tutku iç içedir.

Edebiyatta ve sanatta deli diye sözü edilen yazarların, şairlerin ve ressamların çoğu babalarına duydukları kin ve nefret yüzünden delirmişlerdir. Kafka’da ve Dostoyevski’de bu durumu çok net olarak görebiliriz. Freud, Dostoyevski için baba katili der… Yazardaki epilepsinin nedeni babasının ölüm haberidir. Dostoyevski babasının öldürülmesine çok sevinmiştir. Dünyanın en büyük filozofları babasız büyüyen filozoflardır. Mesela Hitler , bu katilin dünyanın başına bela olması ve insanlığı yakıp yıkması onu döven aşağılayan babasının yüzündendir. Babası da Hitler gibi bir kanlı katilmiş. Ne için saklayayım Dostoyevski de bulunan deliliklerin çoğu bende de var ama bunlar benim Dostoyevski  gibi dahi ve deli bir yazar olduğum anlamına gelmez. Ecinniler romanının kahramanı Kirilov’ un ağzından şunları yazıyor ‘Beş saniyede tüm hayatı yaşıyorum bu beş saniye için tüm hayatımı veririm’. Çok kutsaldır bu saniyeler . Kuşkusuz bütün bir ömre sığacak kadar vazgeçilmezdir. Bu beş saniye, sık sık bayıldığı epilepsi olduğu saniyelerdir. O beş saniyede kalemi eline alır yazar. Üstadın dahiliğini ortaya çıkaran, bu beş saniyede yazdıklarıdır. Romanlarının en seçkin orijinal satırları bu beş saniyede yazılan bölümlerdir.

Dostoyevski’nin gördüğü düşler ve rüyalar gibi değilse de çocukluğum da gördüğüm rüyalar korkutucu ve ürkütücüydü. Bu yüzden babam bir sürü hocaya götürmüş. Bu gerçek üstü düşler ve rüyalar orta yaşlılığımda bilinç üstüne çıktı ve bu yüzden psikolojim bozuldu. Bir sefer babamla gitmiştik psikiyatra. Muayeneden sonra doktor babama ‘amca oğlunun kafası çok karışmış onu yatırmak zorundayım’ babam birden patladı ‘Olmaz doktor olmaz benim oğluma delimi demek istiyorsun’. Çok zor bir dönemdi. Üç yıl ne konuştum ne de uyudum. Her şeyi içime attım . Böyle şeyleri insanın içinde biriktirmesi çok zor. Annemle babamı ben ilk okulu bitirdiğimde ancak tanıdım. Nedenlerden dolayı o güne kadar anne baba olarak dedemle ninemi biliyordum vs…

Türkiye ilginç bir ülke oldu. Halkın yarıdan fazlası bir birbiriyle farklı nedenlerden dolayı mahkemelik ve avukatları var. Yine yarıdan fazlasının ruhsal sebeplerden dolayı psikologları var. Hayat pahalılığıyla başa çıkamayanlar psikoloğa koşuyorlar. Aslında hepimizin kafası karışık. Hassas bir olay. Kafası karışanların çoğunluğu psikolojik tedaviyi dolaylı yollardan pahalı hale getirdi. Bu yüzden tedavisi olmayan on binlerce insan var. Psikiyatrlar ateş pahası. Avukatlıkta öyle. Liberal sistemler böyledir. Bir yanda bu hastalığın aciliyeti diğer yandan yoksulluk. Aşağı sakal yukarı bıyık ortası…  Neyse konuya dönelim biz yoksulluk yüzünden doktora gidemeyenler için bir önerim var. Bu konuyla ilgili kitaplar okusunlar. Konuyla ilgili yazılmış çok güzel kitaplar var. Mesela Irvin D. Yalom , Freud okunması gereken dünyaca ünlenmiş iki psikoterapist. Ruhsal hastalıklar zor hastalıklardır. Önce insanın umutlarını kırarlar ve tüm yaşama sevincini yok ederler. Ağır bir depresyon ve karamsarlık insanların tüm duygu ve düşüncelerine hakim olur. Eve kapanır , yemez , içmez , konuşmazlar. Bir süre sonra yaşamla tüm ilişkilerini keserler. Köklü alışkanlıkları , örfleri , adetleri olan bir toplumuz. Okuma , yazma ve düşünme alışkanlığımız da çok az. Deli derler korkusundan çoğumuz tedavi olamıyoruz.  Açıkçası bu konuda saplantılıyız . Panik ataklı bir dostunuz olarak diyorum ki bırakın başkalarının ne dediğini psikolojik sorunlarınız varsa gidin tedavi olun. Siz yoksanız, yaşamdan siz keyif alamıyorsanız bu sorun başkalarının değil sizin sorununuzdur. Herkes kendi acısını çeker.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.