Bugün biraz daha sıra dışı konular üzerinde durmak iyi olur diye düşündüm.
Uzun süre oldu ama güzel oldu!
Bu gidişle geleceğimiz daha acayip olacak gibi görünüyor!
Artık iyice gerçek dışı konulara alıştık veya alıştırıldık.
Mesela yıllardır hep şikayet edilen konuların bir listesini çıkartmak istedim.
Siyasete dokunan bir kesime mevla ya yürü kulum dedi.
Geri kalan bölüm ise olmadık işlerle karşılaştı.
Öyle ki, birisinin yalan söylemesinde hiç bir sakınca görülmedi.
Ona yalancı derseniz, başınıza gelenler pişmiş tavuğun başına gelenden beter olursunuz.
Bu yüzden siz siz olun yalancıya sakın ha yalancı demeyin..!
Onun yerine başınıza iş almayacak şekilde yeni sözcükler geliştirin.
Bu arada geçmiş yıllar içerisinde pek çok konu ile ilgili basın yasasına muhalefet etmekten dava edildiğimi söylemeliyim.
Hiç unutmayacağım bir konu, hakkımda dava açıldı.
Konunun nedeni ise bir cemaate mensup kişiyi ivşa etmekle itham edildim.
Haberin üzerinden bir kaç gün geçti, basın savcılığına ifade vermek üzere çağırıldım.
Haber üzerinde isim yazılmadığı için direk olarak benim hakkımda dava açılmıştı.
Haberin içeriğinde her hangi bir hakaret yoktu.
Sadece filanca kişi şu cemaate mensup olduğu ibaresi yer almıştı.
Gel gör ki, bahse konu olan kişi cemaat adına yoksul talebelere yardım toplamakta bir sakınca görmemişti.
Neyse sözü fazla uzatmayayım, hakkımda açılan davayı kaybettim.
O zamanın parası 2.000 TL mahkeme masrafları ile para cezasına çarptırıldık.
Anlayacağınız bu memlekette yanlışa yanlış demek daha bir zorlaştı.
Eskiden yiğit lakabıyla anılırdı, şimdi o yiğitlik bile kalmadı.
En çok ahlak dersi verilen bir coğrafyada neler olduğunu bilmem anlatmaya gerek var mıdır?
Günün birinde Dünya’nın en pahalı benzinini ve mazotunu kullanan bir ülke vatandaşı vardı.
Yapılan bu zamlara “güncelleme” ismi verilmekteydi.
Toplumun ekseriyeti bu durumdan hiç de rahatsız değildi.
Bizim gençlik yıllarımızda Dünya’da kendine yetebilen yedi tarım ülkesinden biriydik.
Ne olduysa oldu, o yerli mallarımızdan geride hiç birşey kalmadı.
İlkokul’da yerli malı haftası düzenlenirdi herkes evinden ailesinin üretmiş olduğu mahsulleri getirirdi.
Bir hafta süresince yerli malı haftası yapılırdı.
O yerli ve milli tohumlarımızdan vazgeçtik.
Dünya tekeli olan yabancı şirketlerle el sıkıştık.
Kendi tohumlarımızı da güzel bir şekilde kendi topraklarımızda yasakladık.
Tabiki bununla yetinmedik.
Verimli tarım arazilerin üzerine betondan saçma sapan şekilsiz yerleşim alanları oluşturduk.
Üstüne üstlük, “tarım arazileri üzerinde” yapılaşmaya izin vermeyin diye televizyon ekranlarında kamu spotu reklamlar verdik.
Değişmeyen gerçeklerle bir türlü yüzleşemedik.
Bu gidişle bakalım gerçeklerden nereye kadar kaçacağız...