DEĞİŞİM, YENİLEŞME İYİDİR!

Cengiz Akgün

Nietzsche şöyle demiş:

"Derisini değiştirmeyen yılanlar ölmeye mahkûmdur. Bu durum düşüncelerini değiştirmeyen zihinler için de geçerlidir..."

Aynen öyle.

Sabit fikirli olmak kadar ahmakça başka bir şey daha yoktur.

Nedeni şu ki onlar inatçı katır gibidirler, dediğim dedik öttürdüğüm hep düdük derler.

Kargadan başka kuş tanımaz, bildiği hatalı yoldan asla şaşmazlar.

Ne anlatırsan anlat bildiğini okur, yanlışını doğru diye savunur.

Çünkü o sabit düşüncenin kurşun askeri olmuştur bir kere.

Düşünsenize 40 yıl önce dünya nasıldı...?

Bugün sıradan olan birçok araç gereç o yıllarda hayal gibi bir şeydi.

Örneğin sabit fikirli olanlar 40 yıl veya çok daha önce teknolojinin bugün geleceği noktayı asla düşünemediler.

Beyinlerine empoze edilen stabil fikirlerinin esiri olup çıktılar.

Çünkü onlara göre kendilerinin doğru olarak gördüğü fikirlerine göre bir gün herkes kendileri gibi düşünecek ve yaşayacaktı.

Eskide kalmak ve öyle yaşam adına fütursuzca direndiler.

Sabit fikirliler aslında faşizme giden yolun taşlarını örerler.

Faşizm tek tip sabit bir düşüncenin sonucu değil mi zaten...?

Düşüncelerimizi yenileyerek, bir adım ileri taşıyıp değiştirerek ancak düşünsel amacımıza ulaşırız.

600 yıllık Osmanlı niye çökmüştü?

Anımsayın.

Osmanlı kendisini yenilenmeye kapatmış, kendi içinde izole olmuş, Batının teknolojisini, bilimini almamayı yeğlemişti.

Matbaanın 350 yıl sonra ülkemize gelmesi sanırım bunun en somut kanıtı olsa gerek.

Osmanlı’da ilk kitap 31 Ocak 1729’da basılan ‘’Vankulu Lügati’’dir.

O yıllarda Müslüman tebaaya kitap basma izini verilmiyordu.

Avrupa’da il matbaa ise 1450’de Johannes Gutenberg ve ortağı Fust ile birlikte Almanya'nın Mainz şehrinde kurulmuştu.

Osmanlıyı yöneten sabit fikirli, yeniliğe, değişim ve dönüşüme kapalı zihniyet sonuçta büyük kayıplar yaşatmıştı.

Neyse ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi değişim ve dönüşümü sağlayan devrimci bir lider sayesinde ülkemiz birçok zorluğu aşarak muasır medeniyet yolculuğunu sürdürdü.

Bugün eğer Atatürk’ün devrimleri olmasaydı Türkiye Afganistan gibi geri bir ülke olacaktı.

Sözün özü sabit fikirli insandan bir halt olmaz, kendisini de, çevresini de karanlığa mahkum eder.

Mevlâna yüzyıllar ötesinden ne güzel demiş:

“Dünle beraber gitti cancağızım

ne kadar söz varsa düne ait.

Şimdi yeni bir şeyler söylemek lazım...”