Değişim sözcüğü sanırım çoğu zaman yanlış telaffuz ediliyor.
Bir fikri, bir yaşam tarzını toptan terk etmek ve yok saymak şeklinde algılanıyor.
Artı iken eksi kutupta yer almak gibi!
Bu sakat bir bakış açısıdır.
Türk Dil Kurumu’na göre değişim sözcük olarak şu anlama geliyor:
‘’Değişmek eylemi. Belli bir süreç içinde yer alan değişikliklerin tümü.’’
Değişim, savunulup benimsenen düşüncenin ya da yaşam tarzının özü yitirilmeden günün ve zamanın şartlarına göre yeni baştan tasarlanmasıdır.
Böyle olunduğu zaman başarı ve amaçlanan hedefe ulaşılır.
700 yıllık Osmanlı devletinin yıkılmasından sonra yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti tamda büyük bir değişim ve dönüşümün sonucuydu.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 20 yüzyılın başlarında dünyanın gelişmiş ülkelerinin içinde bulunduğu değişim fikrini benimsememiş olsaydı Türkiye’de belki hala sultanlık-monarşi olacak, Cumhuriyet ve demokrasiden söz bile edemeyecektik.
Bu anlamda devrimci lider Atatürk çağının şartlarını çok iyi okuyarak ülkesi ve halkı için en doğru kararı vermişti.
Bu sol düşünce ve onu benimseyip savunan kesimler içinde geçerlidir.
Türkiye solunun bugün ülkemizde neden seçmen bazında yüzde 2-4 arasında olduğu tamda değişim sözcüğü ile yakından ilintilidir.
Şunu öncelikle belirtmem gerekiyor ki, Türkiye solunun-sosyalistlerinin tüm renkleri demokratik kulvar içinde sahiden zor koşullarda, eğilip bükülmeden mücadele ediyor.
Kendi olanaklarıyla, dayanışma içinde seçimlere katlıyorlar.
Ne var ki soğuk savaş döneminden kalma yöntemlerle mücadele, teknoloji ve iletişim araçlarını yaşamın her alanına etki ettiği bu süreçte pekte geçerli değil.
Politik mücadelenin öznesi insandır ve insana ne kadar hızlı ve etkili biçimde ulaşılırsa o kadar başarı sağlanır.
İşte tamda burada değişim devreye giriyor.
Benimsenen fikrin ana gövdesi korunarak değişim ve dönüşüm olmazsa olmazdır.
Sadece broşür dağıtarak, duvarlara, aydınlatma direklerine pankart ve afiş asarak düşünceler yalnızca minimum bir kesime ulaşılabilir.
Tabi bunları küçümsemek için değil bir tespit olarak ifade ediyorum.
Oysa amaç çok daha büyük kitlelerle ulaşmak ise en azından iletişim ve teknolojik araçlara yönelinmesi gerekiyor.
Solun, sosyalistlerin ve hatta sosyal demokratların geniş kesimlerle diyalog kurmasının yolu günümüzün iletişim araçlarını en dinamik şekilde kullanmasıyla çok daha fazla insana, yığınlara ulaşmakla mümkündür.
Bu sağlandığında Türkiye solu, kapitalizmin ve onu yarattığı sömürücü sistemin devamını canhıraş savunanlara karşı güçlü olarak sesini yükseltecektir.