Sizler, Kore'de gösterdiğiniz kahramanlıkla sadece Türk milletinin değil, tüm dünya halklarının takdirini kazandınız. Gözünüzü kırpmadan hayatınızı feda etmekten, vatanın namusunu ve insanlığın onurunu savunmak için gösterdiğiniz bu mücadelenin değeri asla ölçülemez. Soğuk kış koşullarında, en zorlu şartlar altında hem Türk milletinin şerefini hem de dünya barışını savundunuz.
Sizler, sadece birer asker değil, aynı zamanda insanlığın güvencesi, adaletin savunucularısınız. Şehitlerimizi rahmetle anıyor, değerli gazilerimizi saygıyla selamlıyoruz. Savaşların acılarını ve kayıplarını en derinden hissedip, barışın özlemiyle yurdunuza geri dönen siz değerli kahramanlarımız, Türkiye'nin gururu, dünyanın kahramanlarındansınız.
Teşekkürler, kahraman Türk askeri… Vatanımız, milletimiz ve tüm insanlık için verdiğiniz bu mücadele asla unutulmayacaktır.
Saygılarımızla…
*
19 Kasım 2024, ailemiz için unutulmaz bir gün olarak anılarımızda yerini alacak. Genelde yazılarımda kendi tecrübelerime de yer veririm biliyorsunuz, bu sefer biraz kişisel bir yazı olacak.
Geçmiş yazılarımda babamın yaşayan Kore Gazisi olduğundan bahsetmiş ve iki ülke ilişkilerinde bu savaşın nasıl kuvvetli bir bağ oluşturduğuna değinmiştim. Çocukluğum bu savaşın izlerine dair anıları dinleyerek ve ailemin içerisinde Kore kültürüne dair esintileri derinden hissederek geçti. Ne kadar kuvvetli bir bağ ki, çocuklarımız dahi bu kültürün içinde yaşamadığı halde her detaya aşina büyüdüler.
Bu hafta evde bayram havası esiyordu. Misafirlerimiz bizler için özel olduğu kadar iki devlet için de çok değerliydi. Bu yıl birkaç kez Kore Ankara Büyükelçiliğinde resmi tören yapılma hazırlıkları tamamlansa da, babamın o günlerde aniden rahatsızlanması, bu törenin evde yapılmasına karar vermemize neden oldu.
O gün geldiğinde hepimiz hazırlıklarımızı tamamlamış ve günün tadını çıkartmak için misafirlerimiz gelmeden son bir kahve keyfimizi bile yapmıştık. Babamın 94 yaşında oluşu ve günün rüzgârına göre değişken hali bizi tedirgin eden tek düşünceydi. Ama gelen misafirlerimizin samimi ve iyi niyetli tutumları bizi çok rahatlattı.
Kore heyeti planlanan saatte ellerinde çok zarif bir buket çiçek ve hediyelerle kapımızı çaldığında hepimiz çok heyecanlıydık. Uzaktan gelmiş akrabalarımızla kucaklaşıyor gibi hissettik. Yakın aile büyüklerimiz, kardeşler, torunlar ve bu törene katkı sunmuş değerli dostlarımızla birlikte çekirdek 17 kişilik şahane bir tabloyduk.
Türkiye Koreliler Derneği kendini tek tek tanıttıktan sonra, heyetin başkanı geliş nedenlerine dair duygu dolu bir konuşma yaptı. Sonra babamın özgeçmişini Kore Devletine verdiği katkılar penceresinden değerlendirerek detaylı bir şekilde bizlere aktardı. Mükemmel Türkçesi ile hepimizi büyüledi. Sayın Başkan resmi törene önce Kore Milli Marşı sonrasında İstiklal Marşımız ile devam etti. İstiklal Marşımızı bu kadar güzel okumaları ve onlarla birlikte bizim de eşlik etmemiz babamı çok etkiledi. Babamın istiklal marşına mırıldanarak katılması ve asker duruşu ile selamlaması ise bizleri çok duygulandırdı.
Sonra babama çok kıymetli bir Kore bayrağı takdim edildi ve yanlarında getirdikleri Türk bayrağı ile yanyana toplu fotoğraf çekimi yapıldı. Her cümlesi çok değerli bir konuşma ile babamın plaketi ve çiçeği sunuldu. Tüm töreni ağlayarak izleyen annemin ve diğer misafirlerimizin duyduğu onuru tarif etmem mümkün değil. İki torunun da bu özel törene katılabilmesi ve bu gurur dolu anlara dedelerinin yanıbaşında eşlik etmeleri de beni çok mutlu etti.
O an hepimiz babamın zihninden geçen şeyleri merak ediyorduk eminim. Gözbebeklerine kadar gülümseyen tatlı bir tebessümle, sessizce izliyordu babam tüm etrafında olup biteni. Bazen gözleri buğulandığında bizlerden destek ister gibi ya torunlarına bakıyor ya da annemden onay bekliyordu. Bunu izlemek de bizleri çok etkiledi.
Kadehlerimizi babam için kaldırırken Korece “şerefe” anlamını taşıyan “geonbae” sözleri havada uçuştu, babamın da bu cümbüşe dahil olması çok güzeldi. Her şey o kadar planlı ama bir o kadar da doğaçlama ilerledi, samimiyet ve güleryüz ortamın en baskın ruhuydu. Tam o sırada özellikle savaş zamanı Kore halkının ağzından düşürmediği “Arirang” adlı halk şarkısını inanılmaz güzellikte seslendiren heyet başkanı hepimizi büyülerken, babam da ona eşlik etti. Ve gözlerinde bu şarkıya ait sayısız anının canlandığını o an bizler bile hissettik.
(Arirang, Kore kültürünün en uzun halk şarkılarından biridir ve Kore'nin hem Güney hem de Kuzey kısmında derin bir anlam taşır. Şarkının hikâyesi, zorlukları, ayrılıkları, vedaları, aşkı, özlemi, acı ve aynı zamanda umut dolu bir anlam taşır. Arirang'ın birçok farklı hikâyesi vardır, ancak en yaygın olanlardan birisi; Bir zamanlar bir köyde, iki sevgili derin bir aşk yaşarmış. Çok zorlu koşullar onları en sonunda ayırmış. Erkek, sevgilisinden uzak bir yere gitmek zorunda kalmış ve sevgilisiyle son kez vedalaştığı dağ yolu, "Arirang Geçidi" olarak anılıyormuş. Bu geçitte ayrılıklarını dile getiren bu şarkıyı dile getirmişler.
Arirang, 2012 yılında UNESCO'nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesine dahil edildi. Bu, şarkının sadece bir halk şarkısı olmadığını, Kore genelinde ve savaş sonrası ülkesine aidiyeti temsil eden evrensel bir sembol olduğunu gösterir. Bu halk şarkısı, Kore'nin tarihsel güçlerini, derin özelliklerini ve gücünü koruyan bir kültürel miras olarak yaşatmaya devam ediyor.)
Törenin ilerleyen dakikalarında manevi değeri büyük olan hediyelerini sunan heyet başkanı, bu hediyelerin anlamını da izah edince bizler için daha da anlam kazandı. Sonrasında sohbetler eşliğinde ikramlar yendi ve çaylar içildi. Kore halkının kendisine teşekkürleri anısına, Kore ve Türk bayrağının tasarlandığı büyük bir pastayı keserken babamın yüzünde ki o çocuksu mutluluğu asla unutmayacağız.
Sohbetler koyulaştıkça babamın da sohbete dahil olması çok güzeldi. Büyük bir heyecanla Kore’ye gelen sanatçılardan bahsederken Marilyn Monroe’ya ait anıları dinlemek hepimizin çok hoşuna gitti. (Bölgede görev yapan BM kuvvetlerine moral desteği sağlamak amacıyla çok sayıda yabancı ve Türk sanatçı Kore’ye gitmiştir. Bu sanatçılar, Kore'deki askerlerin maneviyatını güçlendirmek, zorlu savaş koşullarında biraz olsun rahatlama sağlamak amacıyla önemli rol oynamışlardır. Bu programlar, aynı zamanda sanatın evrensel birleştirici gücünü göstermiştir. Kore’ye giden Türk sanatçılardan Münir Nurettin Selçuk, Safiye Ayla, Zeki Müren, Halide Pişkin, Neriman Altındağ Tüfekçi, Perihan Altındağ Sözeri ve Yıldırım Gürses sayılabilir. Yabancı sanatçılardan ise; Marilyn Monroe, Bob Hope, Danny Kaye, Mitzi Gaynor, The Kim Sisters, Patti Page ve Nat King Cole unutulmayanlardır.)
Babamın Kore Albümünün fotoğraflarını dikkatlice inceledikten sonra saatlerin su gibi akıp gittiği ziyaretin maalesef sonuna gelindi. Babamın elleri öpülerek vedalaşırken bu törenin iki ülke halkının birbirine ne kadar değer verdiğini, hepimizin bir kez daha anlamasına olanak verdi. Babamın sohbet esnasında bizlerle paylaştığı Türk Tugayının Kore savaşından ki sık sık tekrarladığı sloganlar ise derin derin düşünmemize neden oldu;
"Ne Mutlu Türküm Diyene"
"Kore Dağlarında Mehmetçik Daima Nöbette"
"Türk Askeri Asla Geri Adım Atmaz"
"Ey Türk Askeri, Ya Şehit Ol Ya Gazi"
"Kore'ye Barış, Türk'e Şeref"
Teşekkürler, kahraman Türk askerleri… Vatanımız, milletimiz ve tüm insanlık için verdiğiniz bu mücadele insanlık tarihinde asla unutulmayacaktır…